“Anlamıyorlar mı seni? Dağlara çık… Yalnızlığının idrakinde bile olamaz insan modern şehirde. Dağlara çık… Sevgi ve saygı, içi boş kelimelerin ve ruhsuz gülüşlerin arkasına saklanmış bir maske mi? Dağlara çık!!! Kentlerde üşüyorsan, söylediğin türküleri kimseler duymuyorsa uğraşma, dağlara çık! Kar ve ayaz kentin yalnızlığından daha soğuk değildir. Dağlarda bağır, dağlarda ağla, dağlarda söyle şarkılarını… Dağlar bilir, anlar, duyar, hisseder… Onların gönülleri rüzgârdan, kalpleri bulutlardandır… Dağlardan baktığında göreceksin hakikatin en yalınını… İnsanın, eşyanın, zamanın ve mekânın en yalanını… Dağları anla, dağları anlat… Dağlar gibi susarsan, dağlar gibi yalnızlığınla kalabalıklaşırsan, dağlar gibi sessizce beklersen aradığın hikmet kendiliğinden tecelli eder… Dağlar gibi yücelirsin… Sen dağları anlat… Hissettiğini ve titrediğini göreceksin dağların… Ve anlayacaksın can dediğin şeyin tenden ibaret olmadığını… Gönlü olmayan ne bilsin gönüldeki dağı? İçinde nefret dağı, öfke dağı olan ne bilsin türküleri??? Çık dağlara türkü söyle!!!”