İnsanın "sahip olmak ya da olmak" arasında hangi yere daha yakın olduğunun muhasebesini yaptırıyor.
Sahip olma hırsının insanı nasıl boş yere tükettiğini ve potansiyelini ziyan ettiğini gösteren bir kitap gibi sanki.
Farkındayız ama hiçbir şey yapmamanın sıkıntısında boğuluyoruz, ait olmak için kişilere, nesnelere bağlanıyoruz.
Kuşatma son hızıyla devam ediyor. Kuşatmanın sadece top tüfekle olacağını sanmayın. Artık bir ülkeyi ve toplumu film, futbol, moda, gıda, müzik ve medya ile teslim almak daha kolay. Son yüzyılda bizleri bunlarla teslim aldılar can dostum. Üstümüze bir atom bombası düşmedi, fakat bir televizyon dizisi ve 3-5 futbol takımı, atom bombasının gördüğü görevi fazlasıyla gördü. Bunlar kansız katliam aracıydı. Uyuşturulduk ve etkisiz hale getirildik. İçimizden seçip aklını yıkadıklarına kurdurdukları örgütler, emperyalist güçlerin askeri gibi çalıştı. Ve tabii içimize sokup büyüttükleri beşeri ideolojiler onlar için işgal aracı oldu.
Kitap okumuyoruz. Sloganik, romantik şeyleri sevip onlara bağlanıyoruz. Hikâyeler ile ömür tüketiyoruz. Okumayı ve araştırmayı sevmiyoruz. Bu yüzden tuzakların farkına varmıyoruz ve bizi kolayca kuşatıp yok edebiliyorlar. Unutma can dostum, küçük beyinli insanlar kişileri eleştirir, orta beyinli insanlar olayları eleştirir ama büyük beyinli insanlar fikirleri eleştirir. İnsanlar ve olaylarla vakit kaybettik. Fakat fikirleri konuşmadık. Bugün dünyada yaşanan zulmün ana sebebi fikirlerdi. Yaşanan olumlu şeyler de fikre dayanıyordu. Okuyacağız can dostum, kuşatmayı durdurmak için…
Bazen başkalarına öyle bağlanıyoruz ki kendi gücümüzü tüketiyoruz. Başkasının bildikleriyle bilgin olabiliriz ama kendi aklımızdan başka hiçbir şeyle bilge olamayız.
Bazen başkalarına öyle bağlanıyoruz ki kendi gücümüzü tüketiyoruz. Başkasının bildikleriyle bilgin olabiliriz ama kendi aklımızdan başka hiçbir şeyle bilge olamayız.
Biz de bir bebeğin annesine duyduğu aşkla siyaset liderlerine bağlanıyoruz, lakin istediğimiz şefkati yeterince bulduğumuz söylenemez.
Bu durumda, bir bağlanma türü olarak 'kaygılı bağlanma,' durumumuzu daha iyi açıklıyor sanki. Bizimkisi bir tek taraflı aşk hali; başımız sıkıştığında, daraldığımızda, ümit ettiğimiz şefkati ebeveynlerimizden kolaylıkla bulamayabiliriz.
Hatta, şefkat beklerken suratımıza okkalı bir şamarın isabet ettiği de çokça olmuştur