"Türk atlılarının etrafını tek saran büyük şey göğün sonsuzluğu ve maviliği idi. Kalbini ve gözlerini dolduran da göğün mavilikleri içinde kaybolan büyük dağ zirveleri idi.Bütün güçler ve bütün güzellikler gökte toplanıyordu. Kutsalların kutsalı göktü. Onun tanrısı da o idi. Bunun için Türklerin tanrıları da tek fakat gök gibi yüce idi." - Bahaeddin Ögel
Sayfa 35 - Dharma YayınlarıKitabı okudu
Profesör Bahaeddin Ögel'e göre: "İslamiyetin büyük tesirleri altında kalan birçok Türk kitleleri, bu dini kabul etmek zorunda kalacaklardı. Fakat Türkler hiçbir zaman İslamiyeti aynen alamamışlar ve onu ancak kendi hislerinde yoğurarak, kendilerine benzetmişlerdi. Nitekim Karahanlı devletinde İslamiyetle ilgili olarak yazılan kitaplarda, tamamı ile eski fıkıh kitaplarına uyulmamış ve İslam dini realist bir görüşle açıklanmıştı." (B. Ögel, s. 97)
Sayfa 59 - Dharma YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel'in öğrencilerinden Yard. Doç.Dr.Orhan Avcı'nın naklettiğine göre Ögel, derslerinde zaman zaman eliyle Dikmen tarafını göstererek öğrencilerine şu soruyu sorarmış: "Dikmen'de bir ışık yandığını görseniz ne yaparsınız?" Ardından şu açıklamayı eklermiş: " O ışık muhtemelen düşmana işaret ederdi. Bu yüzden Türkler, ilerde bir ışık görünce hemen silahlarını kuşanır, atlarına binerek o yöne doğru son sürat hareket ederlerdi. Çünkü hiç vakit kaybetmeden üzerine gitmek, yaklaşmasına, saldırmasına fırsat vermeden onu ortadan kaldırmak gerekliydi."
Sayfa 48 - Kronik YayınlarıKitabı okudu
Şaman elbiseleri dejenere olmuştur. Bu konu üzerinde çalışan araştırıcılara göre en eski ve orijinal Şaman elbiseleri, kuş veya hayvan şekillerini taklid etme sureti ile yapılan elbiselerdi. Bunu giyen Şaman, hem kendi atasını ve hem de istediği zaman o kuşun şekline girebileceğini göstermek istiyordu. Bu şekil değiştirmeğe mitoloji araştırmalarında ( Metamorphose) denir. Türkler ise bu deyim karşılığı olarak ( Donuna girmek) sözünü kullanırlardı. Bektaşiler, bu eski Şamanist inancı tasavvufa uydurup, “ Mö’na âleminden velayetle” diye bir sebep de bulmuşlarsa da, bu bahane kuş donuna girmeği mâzur göstermeğe kâfi değildir. Aşağıda da söyleyeceğimiz gibi kuş totemi veya sembolleri daha ziyade ileri toplumlarda görülüyordu. 24 Oğuz boyunun sembol kuşlan bunun en güzel bir örneğidir, ilk Türk Müslüman dervişleri de zaman zaman bir kuş donuna girerlerdi. Mesela Ahmed Yesevî, Turna donuna; Hacı Bektaş Yeli güvercin donuna; Abdal Musa ise geyik donuna girerdi.
bazılarına göre Muaviye veya Yezid’in ruhu bir “ Tavşan donuna” bürünmüştü. Halk tabakası ise biraz daha basit düşünerek tavşanı Muaviyenin doğurduğuna inanırlardı. Güya Muaviye zaman zaman bir kadın gibi âdet görürmüş. Bunların hepsi de uydurulmuş şeylerdir. Fakat tavşan yememe adetini de yine, Şamanizm’de aramak en doğru yol olsa gerektir.
1.000 öğeden 891 ile 900 arasındakiler gösteriliyor.