Peteklerini bizim korumuzda yapmış olan arılar, onların korusundan bal toplamaya giderler.
Onların iskelelerinden atılan çiçekler suda yüzerek yıkandığımız yere kadar akar.
Onların tarlasından sepetler dolusu kurumuş kusm çiçekleri pazarımıza gelir.
Köyümüzün adı Hanjana'dır, suyumuza Anjana derler.
Bütün köy adımı bilir. Onun ismi de Ranjana'dır.
Onların evine kıvrılan yol, baharda mango çiçekleri kokar.
Hasat zamanı, kenevirler olgunlaşınca
tarlamızdaki keten tohumları başaklanır. Kulübelerinin üzerinde gülümseyen yıldızlar bize aynı kırpışan bakışlarını yollarlar.
Kazanları taşıran yağmur Kadam ormanlarımızın yüzünü güldürür.
Köyümüzün adı Hanjana'dır, suyumuza Anjana derler.
Bütün köy adımı bilir. Onun ismi de Ranjana'dır.
Yağmurlu gecelerim, pırıltılı ayaklarınızla geliniz; altından sonbaharlarım, gülümseyiniz; ey lâkayıt Nisan, gel, öpücüklerini etrafa saçarak gel.
Sen gel, sen de, sen de gel.
Gece uzundur. Ev sessiz, kuşların yuvaları uyku ile sarılmıştır. Mütereddit gözyaşları, belirsiz gülümsemeler, tatlı utanma ve acılarla kalbinin sırrını söyle bana.
Sabahları gezindiğiniz ve ölüme susamış çiçeklerin her adımda ayaklarınızı medih ile karşılayacağı çimenli yolu ter ve taze tutacağım.
Yeni doğan ay, yapraklar arasından eteğinizi öpmeye çalıştığı sırada Saptaparna ağaçlarının ortasında kurulmuş salıncakta sallayacağım sizi.