“Hah aynen böyle hissediyorum ben de!” diyip de bu kadar biçimli dillendiremediğimiz pek çok şeyi, baskılayıp toplum yargılarının altında tost ettiğimiz duygu ve hislerimizi; sevgili yazar kitabında ne güzel işlemiş öyle.
Temelinde, kendi deyimiyle ‘ruhları çürük kokan aile bireylerinden’ tiksinti duyan; inkâr ettiği kadar da aşkına çabalayan Yvette’in kendini gerçekleştirme serüveni anlatılıyor. Bunun yanında, karakterler kitaba öyle güzel işlenmiş ki satırlar bir yandan da toplum aynası oluvermiş.
Mis gibi kitap işte. Yer yer sinirlenip yer yer yumuş oluyorsunuz. Kitap hiç de sürükleyici değil diyenler olmuş, güzel bir hayalgücü ve kitabın sonunda aniden bastıran sel ile kentin kaldırımlarında patır kütür sürüklendim vallahi.
Son olarak: “İşte o zaman Yvette, onun da bir adı olduğunu fark etti.” (s122)
Bu vesileyle hayatınızdaki tüm papazlarla yol ayrımına girmenizi dilerim, iyi okumalar! ˚✧₊⁎♡︎˚✧