Burası dünyadır. Burası tiyatro. Dünyadaki tiyatro ile tiyatrodaki dünya, âlemlerin bilgisiyle bakışır.
Bakıştıkça eskir dünya. Bakıştıkça eskir tiyatro.
Hayat eskir. Hayat her şeyi eskitir.
"Yorgunluktan ve kan kaybından zayıf düşen Carrouges siperliğini gevşetti ve karısına bakmak üzere döndü.Korkuluklara tutunan Marguerite gözyaşlarını sildi.Sessizce izleyen kalabalığın önünde karı koca birbirlerine uzun uzun baktılar.Bakıştıkça güç kazanıyor gibiydiler."
bakışları kök salıyor
baktıkça
bana
yok sandığına
bakışma,
aşkın da, tenin de
ilk lisanı, ruhun araladığı kapı
cisim
çoğalır bakıştıkça
bir söz: insan gözdür, gerisi ceset
kainat aklıma karışır
kor ile kör arasında
baktığımda bir, bakmadığımda