Çilekeş Kardeşler
merhabalar sizlere bu güzel kitap önerisi ile geldim .. Mizaç seven tabiri caiz ise çıtır çerez niyetinde iki kardeşi anlatan bir kitap yüzleri güldürmeden geçmiyor her bir satırı .. eğlenerek okumak hababam sınıfına da bir ziyaret etmek istiyorsanız tam aradığınız kitap bakmadan geçmeyin yazarımız da devamının geleceğini söylüyor heyecanla bekliyoruz Okurunuz bol kaleminiz daim olsun sevgili yazarım 𝔞𝔩𝔦𝔫𝔱𝔦 Biri top pesinde kosar, digeri pesinde kostuklarini yazar. Kimine gore milyarlik dünyada siradan iki nokta, kimine göreyse bir cifti aile yapan iki hayta. Kücüklükten beri hep cok zekilerdi. Hatta hic küçük olmamislardi. Büyumüs de küculmüs lafinin iki bedene bölünmüs hâliydiler. Akranlari agu bugu diye etrafta gezerken onlar Aganta Burina Burinataly: coktan sökmüs, sol yanina Halikarnas Balıkçısı’nı yapistirmislardı. Yeri geldi aralarinda bir tanecik fark olsun diye biri basketbol oynamayı birakti ama yine de denge degismedi, ayni boydalardi.Sohbet edeceklerse iki lafin direkt boynunu kirarlardi, belini kirarak aci cektirmeye gönülleri razi gelmezdi. Her seyden önce sirt sirta verdiklerinde kendilerinden eminerdi. Hatta zamaninda küçuk daglarin yaratilis kadrosunda bulunduklarina dair iddialar bile ortaya at ilmisti ama yaslari bu iddialari curüttü. Sadece kardes degillerdi. Ayni zamanda ikizlerdi. Birbirleri için, varlardi. Cunkü ikizler birbirinin aynasiydi.
Fihrist yayıneviKitabı okudu
Çocuk Dünyası
Karşıdan karşıya geçerken çok dikkatli olmak gerekti­ğini açıklıyordu Kolombiyalı eğitimci Gustavo Wilches bir grup çocuğa: ''Yeşil ışık yansa bile önce bir yanınıza, sonra diğer yanınıza bakmadan sakın karşıya geçmeyin." Sonra, Wilches çocuklara, bir keresinde kendisine bir otomobilin çarptığını ve onu sokağın ortasına bir külçe gibi fırlattığını anlattı. Neredeyse hayatına mal olan o fela­keti hatırlayınca Wilches yüzünü buruşturdu. Ama çocuk­lar şunu soruyordu: "Otomobil ne markaydı? Klimalı mıydı? Üstü açılıp kapanı­yor muydu? Sis lambaları var mıydı? Motoru kaç silindirliydi?"
Sayfa 21 - Sel yayınevi
Reklam
Sevgili 1k okurları, uzun diye geçmeyin, okuyun.
Ülfet, şükrün en büyük perdelerinden biridir. Alışmayacağız. Allah'ın bizlere bahşettiklerini düşünüp her fırsatta büyük bir acziyet ile, sanki o nimete hayatımızda ilk kez mazhar olmuşçasına şaşırıp şükredeceğiz. Bir eczaneye girdiğimizde ismini ilk kez duyduğumuz ve neye iyi geldiği hakkında bir fikrimizin olmadığı her ilaç için defalarca şükredeceğiz Allah'a. O ilaçların çoğunu ezbere bilen hastalar var bu dünyada. Nice hastalıklarla imtihan olunanlar var. Bir hastalık adı duyduğumuzda Google'a girip bakmadan evvel, o hastalığın ne olduğunu henüz bilmiyor oluşumuza şükredeceğiz. Bir kuşun üstümüzden uçuşuna, bir papatyanın açışına, bir annenin yavrusuna bakışına bakıp şükredeceğiz.
Siz böyle yetiştirmeseniz bile bu ekonomik sistemde sonuç bu
Karşıdan karşıya geçerken çok dikkatli olmak gerektiğini açıklıyordu Kolombiyalı eğitimci Gustavo Wilches bir grup çocuğa: "Yeşil ışık yansa bile önce bir yanınıza, sonra diğer yanınıza bakmadan sakın karşıya geçmeyin." Sonra, Wilches çocuklara, bir keresinde kendisine bir otomobilin çarptığını ve onu sokağın ortasına bir külçe gibi fırlattığını anlattı. Nerdeyse hayatına mal plan o felaketi hatırlayınca Wilches yüzünü buruşturdu. Ama çocuklar şunu soruyordu: " Otomobil ne markaydı? Klimalı mıydı? Üstü açılıp kapanıyor muydu? Sis lambaları var mıydı? Motoru kaç silindirliydi?"
Sayfa 21
Matematiksel hesaplamayla olur mu demeyin, bakmadan geçmeyin!!!
Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder. Zira bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse; halbuki kazanç ihtimali binde birdir. Sonra yirmidörtten bir malını, yüzde doksandokuz ihtimal ile kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek; ne kadar hilaf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?