"Haydi, deniz kenarına bir yere gidip dolaşalım... Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor; geniş, uçsuz bucaksız bir şeye... ve sana bakmak istiyorum!"
'' Şu anda, tam şu anda yanında olmak, elini tutmak, yüzüne bakmak, sesini duymak için neler vermezdim.. Dokunmak, görmek ve duymak- tüm bu duyu alıcıları, optik sinirler ve titreşen kulak zarlarının yeri nasıl olur da bir mektupla doldurulur?...''
Reklam
Kayıtsızlık: En Kötü Tavır. Doğrudur, öfkelenme nedenleri bugün o kadar açık seçik olmayabilir ya da dünya çok karmaşıktır. Kim emir veriyor? Kim karar veriyor? Bizi yöneten akımlar arasında ayrım yapmak her zaman kolay değildir. Faaliyetlerini açık seçik biçimde anladığımız küçük bir seçkin topluluk yok artık karşımızda. Büyük bir dünyada yaşıyoruz ve böyle bir dünyada artık her şeyin birbirine bağımlı olduğunu hissediyoruz. Bugüne dek görülmemiş bir karşılıklı bağımlılık içinde yaşıyoruz. Ama bu dünyada katlanılması mümkün olmayan şeyler var. Bunları görmek için iyi bakmak, aramak gerekir. Gençlere sesleniyorum: Biraz arayın, bulacaksınız. En kötü tavır kayıtsızlık, ilgisizliktir, “Bir şey yapamam, elimden bir şey gelmez, ben kendi işime bakarım,” demektir. Böyle davrandığınızda insanlığı oluşturan temel değerlerden birini, öfkelenme yeteneğini ve bunun sonucu olan siyasal ve toplumsal bir davaya hizmet etme çabasını yitirirsiniz…
"Dört milyon yıl öncesinden kalma bir ışık görmek ister misin?"dedi,sonra cevap vermesini beklemeden "Tamam yüzünü doğuya dön "dedi.Ona doğru uzattığı parmağını çevirdi."Dürbünü eline al ve ufuktaki ağaçların gökyüzüyle oluşturduğu çizgiye bak.Şimdi dürbünü yukarıya doğru kaldır..."Mary-Lynnette tıpkı bir eğitim çavuşu gibi ardı ardına verdiği talimatlarla onu yönlendirmeye devam etti."Şimdi...Etrafta hafifi bulanık bulanık parlak bir cisim görüyor musun?" "Ee,evet." "İşte o Andomeda yani başka bir galaksi.Ama eğer onu teleskopla görmeye çalışsaydın bu kadar kolay başaramazdın.Teleskopla bakmak,gökyüzüne bir kamışla bakmak gibidir.Sahip olduğun bakış açısı işte o kadar dar olur." "Tamam tamam ne demek istediğini anladım" dedi Ash.Dürbünü gözlerinden ayırarak eline indirdi."Baksan yıldızları izlemeye bir dakika ara verebilir miyiz?Seninle konuşmak istiyor..." "Bizim galaksimizin merkezini görmek ister misin?diye araya girdi Mery-Lynnette "Güneye doğru dön." Yüzünü o tarafa dönmesi için ona fiziksel temas dışında her şeyi yaptı .Ash'a dokunmayı göze alamıyordu.Bedeni o sırada zaten yeterince adrenalinle doluydu.Birde on dokunursa durum kontrolden çıkabilir ve Mary-Lynette birden havaya fırlayabilirdi.
Sayfa 313Kitabı okudu
Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak, dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram, gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek, şaşırmak yeniden, şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine, çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına… şaşırmak ölene kadar… şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek… Budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven
GÜZELCE Bakmak ya da görmek... Baktığın ya da gördüğün, Bir de nasıl denir?? Güzel gördüğün... "Güzelimmm" dediğin, Ve Uzun uzun baktığın... Hatta bakmaya kıyamadığın... Yani; "Güzelinnn..." N.K.(Feryad-ı naz)
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.