"Yaşamak, Tanrı'nın yansıması olan şu evrende sevinç duymaktır! İnsanı insan yapan bu sevinç ve onun sevgi varlığı oluşudur. Bazen bütün insanların kardeş olduklarını unutup yok yere
birbirimizle didişiriz, barışı bozup sevgiyi kine dönüştürürüz. Bunun yerine sevmeyi, yardımlaşmayı öğrenseydik, gösterişten vazgeçip alçakgönüllü olabilseydik, cehenneme çevirdiğimiz bu dünya yeniden cennete dönerdi. Aslında bizim sandığımız her şey bizden öncekilerin değil mi? O halde bizim de sonrakilere miras bırakmamız gerekmiyor mu? Yükseliş kapısının açkısı barış ve sevgidir. Sevgi insanı olgunlaştırır, arınmaya hazırlar. İnsan bağımsızdır: görevi özünü arıtmak, biçimden öze ulaşmaktır. Tanrı'yı gökte arama, gönlüne bak. O'nu ancak orada bulabilirsin. Evlilik gereksizdir, kuralı sevgiden öne çıkarır. Kadın olsun, erkek olsun, tüm insanlar eşittir. Ayrımcılık yapma, katı kurallarla gönül gözünü köreltme, kardeşlik duygularını yay ki, başkaları da sana kardeş olarak baksın. Dinlerin gayesi, insanları olgunlaştırıp kaynaştırmaktır, ayırmak değil. Eğer kendini biliyorsan içki iç, çalgı çalıp
oyna, eğlen. Dünya azap mekâni değil, olgunlaşma bahçesidir; Tanrı gücenir yoksa! Allah'ın kendisine tapılmasına ihtiyacı yoktur,
yazdığı günahlarla zenginleşmez O. Hatta, şeriatin söylediği ibadet, insanın olgunlaşıp gelişmesini engeller. Özü unutup görünüşe, biçime önem veren insan köleleşir; Tanrı ise, özgür insanı sever. İbadetle vakit geçireceğin yerde tanrısal nurla aydınlan, kendini öğren; sev, arın, aydınlan... Böyle diyor Balım Sultan!..."