"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Merhaba, ücretsiz bir şekilde ulaşabileceğiniz online kütüphaneler, arşivler ve sertifikalı eğitimler paylaşıyorum. Siz de paylaşarak daha çok kişinin ulaşmasını sağlayabilirsiniz.
1-Tübitak'ın tüm yayın ve dergilerinin arşivi: services.tubitak.gov.tr/edergi/edergi.htm
2-Milli kütüphane arşivindeki tüm taş plaklara ses dosyası olarak
Herhangi bir beklenti içine girmeden elime aldığım bu eseri okurken, senkronize bir şekilde bir evin çatısına tüneyen güvercinler gibi benim de zihnimde düşünce kuşları oradan oraya uçuşup durdular...
İncelemeye başlamadan önce, bu ay bu eseri çok başarılı bir çeviri ve baskı kalitesi ile dilimize kazandıran
SERANAD iyi ki okudum dediğim sınıf kitaplığımın baş ucundan tuttuğum, okurken pek çok satırın altını çizdiğim; sınıfındaki okuma etkinliği saatlerinde altını çizdiğim cümleri öğrencilerimle paylaştığım, öğrencilerimle duygu bütünlüğü yaşadığım özel bir romandır.
Zülfü Livaneli'nin dokunaklı bir aşk hikayesi anlatmasına rağmen aşk romanı
Namık Kemal'in çok doğru bir tespiti var. Diyor ki: "Bir insanın zekâsı, bildiği kelime sayısıyla orantılıdır. Yani bir insan ne kadar çok kelime bilirse, aklını da o nispette iyi kullanır. Ne kadar az kelime bilirse aklını kullanmakta zorluk çeker. Önüne konulan bir kitabı okusa bile anlayamaz. Kendisine anlatılanları kavrayamaz. Zayıf bir dile sahip olan insanlar, ancak, günlük basit ihtiyaçlarını giderebilirler. Edebî, ilmî, felsefî eserler veremezler." Namık Kemal, Osmanlı devletinin duraklamasını ve gerilemesini Türkçe'nin yeterli miktarda öğretilmemesine, sevdirilmemesine bağlıyor. Diyor ki: "Balkanlar'da öyle medreselerimiz oldu ki, âlimler, dil ilmini Arapça okur, talebelere Rumca anlatırlardı. Velhasıl dildeki gerilik milletimizin geri kalmasına sebep oldu."
Biraz kafamızı dağıtalım mi? Gündem karışık, insanlar stresli, ekonomi.... seçimler...vatan haini!... “şu”cu-“bu”cu... ohooo say say bitmez! İşte bunlardan sebep, nasılsa iş olacağına varır deyip olacağına varmışlardan söz edelim biraz. Son zamanlarda çok güzel öykü denemeleri okuduk sitede ya hep hüzünlendik, bakalım gülümseyebilecek miyiz?
Siz
Kitap üzerine konuşmaya başlamadan evvel kitapla ilgili birkaç küçük tesadüfü sizinle paylaşmak isterim...
1000Kitap'a üye olduğum ilk günlerde çeşitli vesilelerle birkaç defa bu kitapla karşılaştım. Allah nasip ederse, yaklaşık 2 ay sonra dünyaya gelecek olan oğlum Tuna'nın adını taşıdığı için ilgimi çekti. Bir çeşit algıda seçicilik
Öncelikle yörükler hakkında kısa bir bilgi vermek isterim ki roman içeriği bunu gerektirir. Yörük, göçebe yaşam tarzını seçmiş halklardır. Anadolu'da yaylak-kışlak olarak tanımlanan, yazın yaylalara çıkarak özgürce, havaların soğuması ile de daha sıcak bölgelere, ovalara inerek yaşamlarını sürdüren bu topluluklara verilen ad aynı zamanda Türkmen
🇺🇦🇹🇲🇦🇿🇲🇩🇹🇲🇰🇿🇰🇬🇺🇿🇹🇷
Kırım_🇺🇦 Qızım saña aytaman kelinim señ tiñle
Azerbaycan_ 🇦🇿Gızım sene deyirem, gelinim sen eşit.
Türkmen_🇹🇲Gızım sanga aydayıng,gelnim sen düş
Karaçay_ Kızım sana aytem, kelinim sen eşit
Balkanlar_ 🇧🇦🇭🇷🇲🇪🇲🇰🇷🇸Kızım sanga aytama, kelinim sen eşit
Kumuk_ Gelinim saga aytaman , kızım sen tıngna
Tatar _ Kızım sınga eytem, kilimin sin tıngla
Başkırt_ Kızım hinge eytem kilnem hin tıngda
Kazak_ 🇰🇿Kelinim sagan aytam, kızım sen tıngda
Karakalpak_ Kızım sagan aytaman , kelinim sen tıngla
Kırgız_🇰🇬 Keregim saga aytam, kelinim sen uk.
Özbek _ 🇺🇿Kızim senga aytaman, kelinim sen eşit
Yeni Uygurca _ Kızım sanga aytay, kilınım sen tıngla..
Türkçenin konuşma dili olarak empoze edildiği devir Tanzimat Dönemi ve II. Abdülhamid devridir. O dönemlerde Arap ülkelerinde de Balkanlar'da da Türkçeyi kullanan bir üst tabaka oluşmuştur.