Melike

İçimizdeki Şeytan
Ne gayem, ne düşüncem vardı. Zekam bütün kuvvetini, içinde bulunduğu âna sarf ediyordu. Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi. Böyle günübirlik bir fikir hayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklere düşüyordum. İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu..
Sayfa 250 - YkyKitabı okudu
Reklam
İblisler
Pek öyle kolay incinen, hassas biri değilimdir bilirsiniz; geçmişte ben de vurup kendimi savunmak zorunda kaldım. Zaman zaman sonunu hesap etmeden, içine düştüğüm şu hayatın icaplarına göre direnip hücum etmek -ki direnmenin tek yolu odur- zorunda kaldım. Şiddetin, açgözlülüğün ve şehvetli arzuların yarattığı acılara tanık oldum; fakat Tanrı aşkına! İnsanları -insanlar diyorum bakın- hâkimiyetleri altına alıp güden güçlü, kanlı canlı, gözlerini kan bürümüş, iblislerdi bunlar.
Sayfa 58 - Can YayınlarıKitabı okudu
suçlu
Kayalıklardan gelen bir başka patlama sesi, birden aklıma kıtayı bombardımana tutan o savaş gemisini getirdi. Aynı kaygı verici, uğursuz ses; fakat hayal gücünü ne kadar zorlasanız da bu adamlara düşman diyemezdiniz. Bunlara suçlu deniyordu.
Sayfa 57 - Can YayınlarıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Fildişi
‘Fildişi’ kelimesi havada çınlıyor, fısıldanıp iç geçirilerek söyleniyordu. Fildişi için ibadet edip yakardıklarını sanırdınız. Ahmakça, yoz bir hırs, bir cesetten yayılan kötü koku dalgası gibi esip her yana bulaşıyordu
Sayfa 70 - Can YayınlarıKitabı okudu
OM
Zaten bu anda, harikulâde bir uykuyu izleyen bu görkemli saatte, içi dışı Om'la doluyken nasıl olur da bir kimseyi, nasıl olur da bir şeyi sevmezdi! Uykuyla ve Om'la ruhunda gerçekleşen büyü bu değil miydi, her şeyi sevmesi, gözünün gördüğü her şeye güler yüzlü bir sevgiyle yaklaşması değil miydi? Öte yandan öyle geliyordu ki, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevemeyişiydi onu daha önce hasta yapan.
Sayfa 95 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Reklam
Reklam