ASUMANLAŞMA AKIMI
Gel Asuman, otur şöyle karşıma. İki lafın belini kıralım. Ben anlarım seni belki, anlat. Formüllediğin tüm matematik problemleri, koşturduğun okul koridorları, girip çıktığın sınavlar, işsizliğin ve belki biraz kimsesizliğin tanıdık gelir. Hadi diyelim ben tanımadım, okuyanlardan tanıyan çıkar elbet seni. Biraz Ayşe’ye
Bazı kavramlar vardır, örümcek beyinli insanların ağlarına takılan ve o örümcek beyinlilerin ağlarıyla etrafını iyice sarıp yemleri olarak kullandığı. Bu kavramlar, bu insanların kaleleridir ve hayatları bunlara bağlıdır; bu kaleler ne kadar sağlamsa ve konforluysa, hayatları da o derece güzel ve güvenli geçer... İşte bu kaleler kişiye, zamana ve
Ters köşe nasıl olunur? Cevabı bu gezegende...
Soror gezegeni aslında dünyaya çok benziyor. Büyük bir farkı vardı. İnsanlar maymun olmuş. Maymunlar da insan olmuş.
En başta Ulysee Moreu, Zira(Şempanze) ve Nova'nın dünyasına hoş geldiniz...
Kitabın başında iki kişi gezegenler arası geziyorlardı. Ta ki ellerine mektup geçene kadar. Mektup ile
Hayat bu değil mi zaten; olduğu gibi kabul edip niye ağladığını bilmek ve aptal teselli cümleleri yerine "Artık ben varım" diyebilmek...
İşte; bunlarla gel bana.
Gerçeklerle, kaybettiğin şarkılarla, duymayı unutun sözlerle, özlediklerinle..
Attila İlhan’ın kitapta anlattıkları günümüz Türkiye’ sinde istenilen konuma gelmiş midir? Hayır. Değil o dönemden bu döneme, kitabın yazılışından itibaren geçen kırk yedi yıldan bu zamana değişimler olmuş; fakat batıcılık hala bir çağdaşlaşma olarak algılanamamakta ya da çağ buna olanak sağlamamaktadır. Kitabın önsözünde geçen şu paragrafa
Tayfun mutfakta çay demlemekle meşgüldü. o sıra kapıdaki anahtar sesini işitti, elindeki çaydanlığı ocağa bıraktı , ocağı ateşleyip ,eve kimin geldiğini bakmak için salona girdi. gelen evin fedakar ferdi yasindi. Tayfun: odana girme yasin! , salona gel seninle konuşmak istediğim bir şey var, dedi, karşilik olarak: tamam, elimdikileri bırakıp