Bir yürek daha nasıl yoğrulurdu, acı ile. Hayat harcında, pişip yanmak adına..
Sen hayatıma girdikten sonra günlerce gelemedim kendime.
Seni okudukça başka bir şey okuyamadım..
Sen, o minicik ellerinle umudu çizdin göğüme. 'Bir acı daha nasıl içselleşir ki' yi özümseyemeden daha, seni yeni acılara kafa tutarken buldum. Gücünü neyden aldın esmer çocuk.
Biz bi rüzgârla darmaduman olurken, sen hep ilerledin. Küçücük bedenin tüm iğrenç zulümlere maruz kalırken, ellerinden tutup çekemedim. Sen başını eğme diye çoğu sayfayı yüreğime yediremeden hızla geçtim.
Asıl olay, esmer küçüğüm, hiç ağlamadın, hep dikti başın. Bana; 'yıkılsan da sürün ama ilerle' yi hatırlattın.
Adını koymadığın bir umut yumağıydın.
En çok yazanına kızdım.
Sırf 'hayatınızdan geçip giderler' mesajını verebilmek adına seni ezmesini hazmedemedim..
Suskunluğunu anladım. İstesen de yapamayışlarını da anladım. Dünyanın nasıl yok edildiğini senin gözünden seyrettim. Vahşet ve zulmün çekirge sürüsü gibi talan ettiği ömürlerde öldüm.. kuşların ve karıncaların sınırının olmadığı bi dünyada, insanlaşamamış yaratıkların, kan ve vahşetle çizdikleri sınırlarda, gözyaşlarımda ıslandım.
Seninle üşüdüm, aç kaldım, hasreti, ötelenmişliği yoldaş ettim, çocukluğunu yaşayamadan büyüdüğün ruhuna.
Sen, esmer çocuk. Sığmaz kelimelere, kelimelerini sükut ettirecek kadar yaşadıkların..
Kuşlar boyanmasın, çocuklar çocukça yaşasın, bütün kötü ruhlar kendi pisliğinde boğulsun diye , esmer çocuk, umudunu hep sıcak tutacağım..