Normal bir aklın kabul etmeyeceği kadar anlamsız buldu bunu, etraftaki sessizlikten ürktü adeta. Mesele meydandaydı: Acayip, çirkin, akla sığmaz bir şey... Tabi Bay Goladkin bunları sadece aklından geçiriyor, kendi kendini yiyordu. Haksız olduğu söylenemezdi doğrusu: Tam karşısında oturan onun korkuluğu, ayıbı, dünkü karabasanı — ikinci Bay Goladkin'di! Yani her zamanki yerinde, şaşkınlıktan ağzı bir karış açık, kalemi tutan eli havada oturan, masa amirinin yardımcısı; silik, silik görünmekten de hoşlanan, hal eriyle, yürüyüşüyle bile "Aman, ben kimseye dokunmuyorum. Siz de ilişmeyin bana!" diyen bizim Yakov Petroviç Goladkin değildi...
Canım, benim kişisel mutluluğum da sizi mutlu etmektir; beni bu mutluluğumdan alıkoymayınız, canım; ilişmeyin, engel olmayın bana. Başıma hiç böyle bir şey gelmemişti, canım. Artık dünyaya karıştım işte. Birincisi, iki kat yaşıyorum.