"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Merhaba. Bu kitabı Süleyman Ateş'in "Gerçek Din Bu" adlı kitabıyla beraber okudum. Ateş, genel olarak Dursun'un istemeyeceği kadar akılcı bir yaklaşım içerisinde. Ama bununla birlikte birçok kişiye nazaran da aykırı bir düşünce yapısına sahip. Miracı, recm cezasını, peygambere atfedilen mucizeleri vs.. kabul etmiyor. Bunların aksine
Adam fısıldadı: ''Tanrım konuş benimle.''
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
''Tanrım konuş benimle. ''
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve,
''Tanrım seni görmeme izin ver'' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı:
''Tanrım bana bir mucize göster.''
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
''Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur! ''
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı...
(Halil Cibran)
Adam fısıldadı: ''Tanrım konuş benimle.''
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
''Tanrım konuş benimle.''
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve:
''Tanrım seni görmeme izin ver'' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı:
''Tanrım bana bir mucize göster.''
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
''Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!"
''Bir kelebek kondu adamın omzuna.Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı...
"Adam fısıldadı: 'Tanrım konuş benimle.'
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
'Tanrım konuş benimle.'
•●•
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.
•●•
Adam etrafına bakındı ve
'Tanrım seni görmeme izin ver' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
•●•
Ve yüksek sesle haykırdı:
'Tanrım bana bir mucize göster.'
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
•●•
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
'Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur!'
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı...
||
İbrahim: Efendi Tanrım (Rabbi)! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!
Tanrı: İnanmıyor musun?
İbrahim: Öyle değil de, kalbim yatışsın diye istiyorum.
Bakara Suresi'nin 260. ayetine göre Tanrı'yla İbrahim arasında böyle bir konuşma geçmiş. Tanrı da onun "kalbinin yatışması", yani tam olarak inanması için mucize göstermiş, kuşları parçalatmış, sonra diriltmiş.
Buna göre, herkese böyle bir hak doğmuştur. İnanmak için herkes böyle bir mucize isteyebilir. Böyle bir mucize gösterilmedikçe de kimse, tam inanmadığı için kınanamaz. İbrahim'in örnek alınması yolundaki öğüt de bunu gerektirmiyor mu?
Adam fısıldadı:
-Tanrım. Konuş benimle.
Ağaçta bir kuş cıvıldadı, ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
-Tanrım konuş benimle!
Gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam onu da dinlemedi.
Adam etrafına bakındı:
-Tanrım seni görmeme izin ver
Gökyüzünde bir yıldız parladı, adam bunu fark etmedi.
Ve adam bağırdı.
-Allah’ım bana bir mucize göster.
Bir bebek doğdu bir yerlerde ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı:
-Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla!
Ve bunun üzerine Tanrı aşağıya doğru süzülerek adama
dokundu.
Adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyerek
gitti.
Hayatımızda onlarca mucize gerçekleşiyor ancak biz ne
yazık ki çok azını fark edebiliyoruz.
Ene ve Sır kitabını okurken sürekli gözümün önüne yıllar önce izlediğim "Sırlar dünyası" programı geldi. Hep böyle mucize ve kerametler oluyordu orda da.
İki kitapta da herkes Hızır aleyhisselamı gördü nerdeyse. Bilemiyorum...:)
Millet böyle kitapları okursa, Allah'ım bana da bir işaret gönder hadi nolursun demekte haklılar bence.
Adam fısıldadı:
''Tanrım konuş benimle.''
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.
Ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
''Tanrım konuş benimle.''
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.
Ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve,
''Tanrım seni görmeme izin ver'' dedi.
Ve bir yıldız parladı gökyüzünde.
Ama adam farkına varmadı.
Ve yüksek sesle haykırdı:
''Tanrım bana bir mucize göster.''
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.
Ama adam bunu bilemedi.
Sonra çaresizlik içinde sızlandı:
''Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla, ne olur! ''
Bir kelebek kondu adamın omzuna.
Ve adam kelebeği, elinin tersiyle uzaklaştırdı...
Adam fısıldadı:
-Tanrım. Konuş benimle.
Ağaçta bir kuş cıvıldadı, ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı:
-Tanrım konuş benimle!
Gökyüzünde bir şimşek çaktı, ama adam onu da dinlemedi.
Adam etrafına bakındı:
-Tanrım seni görmeme izin ver Gökyüzünde bir yıldız parladı, adam bunu fark etmedi.
Ve adam bağırdı.
-Allah’ım bana bir mucize göster.
Bir bebek doğdu bir yerlerde ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı:
-Dokun bana tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla!
Ve bunun üzerine Tanrı aşağıya doğru süzülerek adama dokundu.
Adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyerek gitti.
İbrahim: Efendi Tanrım (Rabbi)! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!
Tanrı: İnanmıyor musun?
İbrahim: Öyle değil de, kalbim yatışsın istiyorum.
Bakara Suresi'nin 260. Ayetine göre Tanrı'yla İbrahim arasında böyle bir konuşma geçmiş. Tanrı da onun "kalbinin yatışması", yani tam olarak inanması için mucize göstermiş. Kuşları parçalatmış, sonra diriltmiş.
Buna göre, herkese böyle bir hak doğmuştur. İnanmak için herkes böyle bir mucize isteyebilir. Böyle bir mucize gösterilmedikçe de kimse, tam inanmadığı için kınanamaz. İbrahim'in örnek alınması yolundaki öğüt de bunu gerektirmiyor mu?