Deniz kenarında küçük bir kulübede karısıyla birlikte yaşayan, kendi halinde bir balıkçı varmış. Her gün balığa gider, rızkı neyse tutup gelir, sonra onu karısıyla birlikte afiyetle yerlermis.
Balıkçı, Yine bir gün, her zaman ki gibi kalvaltini yaptıktan sonra balığa çıkar. Denize oltasini atıp beklemeye başlar. Bir süre sonra oltası kıpırdanır.
Dilime dolandı kaç zamandır. Paylaşayım da dilinize dolansın :)
Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni...
Yunus Emre (Allah Rahmet Eylesin)
"Bütün öfkeni ve gücenmeni bastırdın çünkü sevilmek istiyordun.Belki de seni anlıyorum, Juliette. Belki de bana güvenmelisin. Belki de, çok uzun zamandır olmadığın biri olmaya çalıştığın ve ne yapsan da o piç kurularının asla memnun olmadıkları gerçeğini kabul etmelisin. Asla tatmin olmadılar. Asla umursamadılar, öyle değil mi?" Bana baktı ve bir an için neredeyse insana benzedi.
"Rol yapmayı bırakma zamanı geldi, Juliette... Artık iyi olmana gerek yok."
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Geçmişimizi sırtımızda ağır bir çantayı taşır gibi taşıyoruz.
‘Taşı bunu!’ denilmiş taşıyoruz.
Neden taşıdığımızı bilmiyoruz.
Hiç sormamışız. Hiç sormadığımız o kadar çok soru var ki, cevabı bekleme salonunda hazır nazır bekleyen.
Taşı babam taşı. Boyun ağrılarımız, sırt ağrılarımız, koşamayışımız hep ondan.
Çocuklar ondan hafif belki. Kuş gibi