Dokunuyor bile olmadığı birinden fiziksel olarak koparılmış gibi hissedebilirdi bir insan. Ve başlamadan bitebilirdi hikayeler. Kaldı ki burası dünya, burada kuşlar uçar ve bir şeyler hep yarım kalır...
“Düşünüyorum da, hepimiz şurada oturmuşuz, o değerli varoluşumuzu sürdürmek için yiyip içiyoruz. Oysa, var olmaya devam etmemiz için hiçbir, ama hiçbir sebep yok.”(s.167)
Jean-Paul Sartre, Bulantı
İnsanların (kendimiz dahil) kendi aralarındaki ilişkilerini gözlemlediğimizde, neden doğaya karşı bunca ceberut bir tutum takındığını anlayabiliriz. Muktedir olmak ve hükmetme arzusu en güçlü en temel dürtülerden biri. Etrafınıza bakın “asa kimdeyse Musa o” aritmetiğini her sosyal ilişki içinde göreceksiniz. İsmail asanın sizde olması Musa olduğunuz anlamına gelmez diyen, düşünen bir goril.
Neden sizin bir sürü “kargonuz” var da bizim hiç yok? İlk insanlıktan bu yana oluşan bu eşitsizlik düzenini sorgulayan her zihnin sayfalarında bir çok cevap bulacağı bir kitap. Yukardaki soru da en temel soru: Neden?