ATATÜRK’ümüzün aramızdan ayrılışından bu yana biz devrimleri, değil ileriye götürmek yerinde tutamadık.
O, koşmayı emretti. Biz sırt üstü yattık.
O, milli şuur, millî vicdan ve millî birlik dedi. Biz bunların hepsini parçaladık.
O, vatana bakın, ormanları koruyun, sanatı, ziraati, kültürü ileri götürün dedi.
O, gerici şeyhi, dervişi ve kara
Milli şairimiz Mehmet Akif, Birinci Dünya Savaşı'nda Mehmetçiğin savaştığı cepheleri şöyle anlatır:
...Çocuklar koşuyor aç, çıplak...
Cepheden cepheye, aslan gibi, hiç durmayarak.
Yine vardır, bir ölüm korkusu aslanda bile,
Yüzgöz olmuş bu çocuklar ölümün şahsisiyle.
Harekâtın, görüyorsun ya hocam, en kolayı
Yaln'ayak Kafkas'ı tutmak, baş açık Sina'yı.
Yapılır zannediyorsan bakalım, sen de soyun!
Kıta kapmak; köşe kapmak değil artık bu oyun!
.. ara yolların kesiştiği bir köşe başında, üstü yeşil çimlerle kapalı bir tümsek, tümseğin baş tarafında da gül fidanlarıyla yarısı örtülmüş basit bir kitabe var. Kitabenin üstünde Rusça şunlar yazılı:
Tanınmış Komünist Türk Şairi
NÂZIM HİKMET
1902-1963
Yaşadığımız postmodern dünyada yaşam öylesine baş döndürücü bir hızla yol alıyor ki; her şeye kısa yoldan ulaşma hastalığına müptela olduk âdeta. Kısa yoldan zengin olma, kısa yoldan şöhret sahibi olma, sanatçı olma, köşe dönme...