Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kabus
Zamanın tık-tıkları, Güder yaratıkları. Kan sızan pençesinde Beynimin yırtıkları. Hayal, dalgıç ki arar, Denizde batıkları. Bu ne dünya; ne dünya, Çerçöpten çattıkları!..
Clay keskin bir nefes alarak onun boynuna doğru üfledi, kolları daha da sıkılaşmıştı. İçinde büyüyen ateş, gerilme ve onu elde etme isteğiyle, Julia'nın ar- zuladığı noktaya ulaşmak üzereydi artık. Julia onun bu hâline bayılıyordu, çünkü ona tanıştıkları geceyi hatırlatıyordu ve o geceden beridir bu adama karşı duyduğu arzu hiçbir zaman
Sayfa 131
Reklam
Ancak, Muhammed, yine bu aynı Kur’an’ı, batıl inançlara yer veren hükümlerle doldurmuştur. Verilebilecek örnekler pek çok; bunlardan birkaçına göz atmakla yetinelim: Kur’an’da, puta tapmanın “batıl” olarak tanımlanmasıyla ilgili ayetlerden biri şöyledir: “...Allah ‘Hak’kın ta kendisidir. Onun dışında taptıkları ise, batılın ta kendisidir. Gerçek şu ki, Allah, evet o, uludur, büyüktür” (Hac Suresi, ayet 62). “Put” denen şey, bir tahta ya da taş parçası olabilir. Nitekim Muhammed’in “cahiliye” diye adlandırdığı dönemde Arapların tapar oldukları putlar arasında “al-Lat”, “al-Uzza” ve “al-Menat” adıyla bilinenleri ve daha niceleri vardı; bunlardan “Lat” dört köşe bir taş, “Menat” ise Mekke ile Medine arasında bulunan el-Kudeyd mevkiindeki siyah bir kaya parçasıydı. Muhammed, kendisini “peygamber” olarak ilan ettiği tarihe (kırk yaşına) gelinceye kadar, Arap geleneği gereğince, bu putları (özellikle “Uzza”yı) ve ayrıca Kabe’deki Kara Taş’ı (Hacer-i Esved’i) kutsal bilir ve bunlara tapardı. Hatta İbn Kelbi gibi kaynaklardan öğrenmekteyiz ki, “Uzza” putuna kurban adadığı olurdu. Ancak, putlara tapma geleneğini engellemeden Arapları tek bir Tanrı’ya ve dolayısıyla Tanrı’nın “elçisi” olarak kendisine baş eğdirtmenin mümkün olamayacağını düşündüğü içindir ki, putlara tapıp saygı göstermenin “batıl” nitelikte şeyler olduğunu söyleyerek Kur’an’a. ayetler koymuştur (örneğin, Necm Suresi, ayet 19-23)
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
İnsanın, olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olma- 1ı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek öz- gürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dert- leşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca on- larsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız. In solis sis tibi turba locis. / Issız yerlerde kendin için bir evren ol
Sayfa 83 - Nilüfer
Montaigne Denemeler'inde insanlara kendi evlerinde gizli bir odalarının olmasını öneriyordu: "Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yok­muş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın."
Reklam
Uzakları, ta uzakları hedeflemişti .Herkesten uzak ,Rabbi'yle baş başa olacağı sakin bir köşe bulmak için
İstiyordum yaşayalım baş başa Acır mısın gözümdeki kan yaşa Buz getirsen göğsümdeki ateşe Sen koymazsın ama beni öldürür
“Steiner’in de belirttiği gibi, kitapla baş başa kalınabilmesi için, bir evin, sessiz sakin bir köşesi bulunacak kadar geniş olması gerekir. (Kalabalık ve yoksul ailelerin barındığı evlerde, sessiz ve sakin bir köşe bulamadıkları için pek çok öğrencinin derslerinde başarı sağlayamadığını öğretmenler bugün çok iyi fark etmektedirler.)
Sayfa 155Kitabı okudu
Montaigne Denemelerinde insanlara kendi evlerinde gizli bir odalarının olmasını öneriyordu: "Kendimize dükkânın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın.
Reklam
FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ, 1821'de Moskova'da doğ du. Petersburg Askeri Mühendislik Okulu'nu bitirdikten kısa bir süre sonra edebiyatla uğraşmak için askerlikten ayrıldı. İlk romanı İnsancık lar (1846), dönemin ünlü eleştirmeni Belinski'den büyük övgü aldı. Hemen ardından İkiz (1846) adlı kısa romanı geldi. Daha sonra art
Kendin için bir evren ol
Olanağı varsa, insanın karısı, çocuğu, parası ve en önemlisi de sağlığı olmalı. Ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bize ait özgür bir köşe ayırıp orada gerçek Özgürlüğümüzü, kendi krallığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeden, kendi kendimizle her gün baş başa kalıp dertleşmeliyiz. Tanıdıklarımız yokmuş gibi, konuşup gülmeliyiz. Hepsini yitirme felaketine uğrayınca, onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içimize dönebilir, kendi kendimize yoldaş olabiliriz. Yalnız kalınca sıkılmaktan korkmamalıyız. Issız yerlerde, kendin için bir evren ol.
"İnsanın mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki hepsini kaybetmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız."
Sayfa 34
Ey baş köşe! Ben senin kapında eşiğim. Mâna âleminde baş köşe nerede, eşik nerede? Sevgilimizin bulunduğu yerde biz ve ben nerede?
Ütopyaları öldürdüler, şimdi distopya çağındayız. Geleceği ancak korkuyla düşünebiliyoruz; proje üretemiyoruz. Aslında gelecek düşüncesini elimizden aldıktan, bizi dizginsiz bir korkuyla baş başa bıraktıktan sonra, “Anı yaşa” diye bir slogan tutuşturdular elimize.
641 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.