Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
seninle çoktandır böyle sevişmişliğimiz yoktu omuzlarıma tırnaklarınla yazıldı buluşmamızın kısa tarihi zamanın dışında hoyrat bir yıldız yılındaydık saçlarım ter, göğüslerinde acıbadem kokusu İsmail Mert Başat
Eskilerin "zekâvet-i betra" dediği bir şey var. Kabaca "şeytanî zekâ" şeklinde çevirebiliriz. Başat özelliği; mugalata ve cerbezedir, aldatıcılık yani. Onlar kandırmaz, aldatır. Kandırmak; siyahı beyaza boyamaktır. Aldatmak; göz önündeki siyahın, beyaz olduğuna ikna etmektir.Zekâvet-i betra sahipleri, bunu, yalnızca ötekiler için değil, kendilerini manipüle etmek veya kendi gerçekliklerini eğip bükmek için de kullanabilirler sıklıkla.
Reklam
Aliye
İpsiz sapsız bir yer burası. Ama insanları öyle değil. Görülmeyen iplerle birbirlerine bağlanmış gibi hepsi sanki. Nereye çekersen iplerini, hepsi birden oraya hareket ediyorlar... İplerinin başındaysa televizyon kutularıyla bastırılmış, son kullanma tarihleri geçmiş kokuşmuş zihniyetler var. Karşıdan karşıya dahi üç kere sağa bakıp geçerler yani,
İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Musevilik adına yapılan savaşların Ortadoğu uygarlığında başat olması uygarlığın dinle bağını örtünmeye gerek duymayacak kadar açığa vurmaktadır. Bu açıklık adı geçen dinlerin resmi devlet ideolojileri olarak ilan edilmeleriyle en üst aşamaya varmıştır. Dinlerin önemi, gelişmesinin zirvesini yaşayan her olguda görüldüğü gibi bu aşamadan sonra düşmeye başlamıştır. Muhalif mezhepçilik hep uygar toplumun dışında kalmış marjinal toplumların isyancı tutumunun bayrağı olmuştur. Sınıf çelişkilerini de kısmen yansıtır. Ancak kapitalist ulus-devletin inşasıyla bu mezhepler milliyetçiliğin bir türüne dönüşmüşler, bu sefer bu kisve altında tekrar kanlı savaşlara maske olmuşlardır.
Aynı Adam
Tozludur saçlarım, saçlarımdan devrilmiş sarayların dumanları savrulur yüzüm yanıktır yüreğime bir karanfil sokuludur ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı benim göğsüme göğsüme vurup durur. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum bahar da sürgülenir içime katranlar da hem koşarak yarattığım sevgiler vardır hem körlenmiş sevgilerin acısıyla koştururum. Beni sular kocaman taşları parçalayarak hatırlıyor dağlarda ve beni hatırlatıyor çeltik tarlalarında aynı sular umutlu sakinlikleri lohusalıklarıyla. Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum kökten dallara yürüyen sular gibi yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne yürürüm hüzün ve ağrılar çarelenir dağların esmer ve yaban telâşından kurtula diye torna tezgâhlarında demir. Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen yürürüm yürüyüşümdür yeryüzünün halleri kanla dolar pazuları tarladakinin hızar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki gökleri göğsümden aşırtarak yürürüm yağlı kasketimin kıyısında nar çiçekleri. Aynı adam Ekim günlerinden beri gümbür gümbür gelirim teneke damların üstüne safi sinirden doğan güneş portakallar fırlatarak parlıyor benim adım larımla anladım neden yorgunluk gülümserlik getiriyor insana hayatın bana başat bana avrat oluşunu öğrendim işçiler bunu kurşunlanarak öğrendi on beşinde bir arkadaş inancını savunurken yargıca anladı bulana durula akmakta olan şeyi. Yürüyorum azarlanıyorum fışkıran başaklarla iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından gözlerim nemli değil gözlerim namlu.
İsmet Özel
İsmet Özel
(1944)
Neden dış düşmanın dayadığı etnik ve kimlik meselesini Türkiye’nin en acil en başat sorunu olarak görüyor ve ekonomik eşitsizlikleri hiç ciddiye almıyor, ikinci, üçüncü plana atıyorsun? Nihat Genç
Reklam
modern ideolojiler ile dinler arasında en büyük fark sanırım, toplum adına karar verirken başat aktör olarak toplumu kabullenmemek!
"Kadın filozof veya düşünür sayısı neden azdır?" (Sorusuna cevap)
Kadınlar için eylem her zaman düşüncenin önünde olmuştur. Bu nedenle kadınların pek çoğu düşünmeden giriştikleri hamlelerin sonuçlarıyla mücadele eder hale de gelmiştir. Kadın için aksiyon (hareket) hali onun yaşam enerjisidir. 'Yuvayı dişi kuş yapar' sözü irdelendiğinde yaşamı kuranın da kadına özgü bu eylem hali olduğu anlamı çıkar. Kadın eylemden aktivasyondan vazgeçtiği an yıkılır... Gelin kaynana arasındaki anlaşmazlıkların altında yatan da bu eylemsel zaruretlerdir. Kaynana (Kayınvalide) bir ailede başat eylem insanıyken zaman aynı aileye gelinle ikinci eylem insanını dahil eder. Mücadelenin fitili böylece ateşlenmiş olur. Bu çatışmanın sona ermesi iki eylem insanından birinin düşünce boyutuna geçmesiyle bu tavrını içselleştirmesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle en huzurlu gelin kaynana ilişkilerinde bir taraf her zaman filozof olmayı seçmiştir tabi bu aynı zamanda eylemsel faaliyetlerini durdurmuştur anlamına gelir. Fakat düşünce olmadan eylem, eylem olmadan da düşüncenin yaşama sağlayacağı bir katkı yoktur. Zira her eylem bir düşüncenin eseridir. Akşama ne yapsam? ya da Akşama ne yapsak? sorusu akşamki eylemin düşüncesini oluşturur... Tarihsel mizah açısından bakılırsa kadının bu eylem hali onun yaşam süresini de uzatmıştır. Sokrates düşünceleri için idama götürülürken onu yolcu eden de bir kadındır, eşidir. Sokrates'e göre daha fazla yaşamıştır neticede.
Çeyrek Asır Sonra Halkın Dostları Bir Arada (Düşler dergisi, sayı 10)
“Çeyrek Asır Sonra Halkın Dostları” birarada... ATAOL BEHRAMOĞLU - İSMET ÖZEL Yöneten: İrfan Çiftçi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Daşkanlığı'nca Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezinde düzenlenen “Şiir Patikası” toplantısında İrfan Çiftçi'nin yönettiği “Çeyrek Asır Sonra Halkın Dostları “ konulu bir söyleşi
338 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.