“Ama hesap kitap, denge ve kâr ilkeleri aynı zamanda insana da uygulanmış ve ekonomiden bütünüyle insan yaşamına genişletilmiştir. İnsan bir iş girişimi olup çıkmıştır: Yaşamı, onun sermayesidir ve görevi sanki bu sermayeyi olabildiğince iyi yatırıma dönüştürmektir. Eğer sermaye yatırımını iyi yaparsa, o zaman başarılı olur. Eğer yaşamını kötü yatırımlarda kullanırsa, o zaman da başarısız olur. İnsan böylece bir şey, bir nesne haline gelir.
(…) Kişi bir nesne haline geldiği zaman, fizyolojik açıdan hâlâ yaşıyor olsa bile, ölüdür. Kişi, fizyolojik açıdan hâlâ canlı olmasına rağmen manevi açıdan ölüyse, o zaman yalnızca çürümeye mahkûm olmakla kalmaz, tehlikeli -kendisi ve başkaları için tehlikeli- bir hal de alır.” (Sayfa: 20)
“İnanıyorum ki, pek az şeye sahip olsa bile insanın kendisinin çok olabileceği bir dünyayı; başat varoluş güdüsünün tüketim olmadığı bir dünyayı; her şeyden önce “insan”ın amaç olduğu bir dünyayı; insanın özgürce ve yanılsamalar olmadan yaşama gücünü bulabilmesinin yanı sıra, yaşamına amaç kazandırmanın bir yolunu da bulabildiği bir dünyayı gerçekleştirme olanağı vardır.” (Sayfa: 112)