123
Kendi kendimizin ebedi yolcuları olarak, bizim için olduğumuz şeyden başka manzara yoktur. Hiçbir şeye sahip değiliz, çünkü kendi kendimize sahip değiliz. Hiçbir şeyimiz yok, çünkü hiçbir şey değiliz. Hangi ellerimi uzatayım, hem hangi evrene doğru? Çünkü evren, bana ait değil: Ben, evrenim.
Sayfa 182 - Can yayıneviKitabı okuyor
"Was Du erlebst, kann keine Macht der Welt Dir rauben." ("Dünyadaki hiçbir güç yaşadığın şeyi elinden alamaz"). Artık geçmişte kalmasına karşın, sadece yaşadıklarımız değil, yaptığımız hiçbir şey, sahip olduğumuz düşüncelerin, çektiğimiz onca acının hiçbirisi kaybedilmiş değildi; geçmişi biz yaratmıştık. Geçmişte yapmış ya da olmuş olmak, varolmanın bir başka, belki de en emin şekliydi.
Reklam
"Atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu. Askerlikte ve politikada hiç şaşmaz sağdu- yusundan başka, bütün maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm ülkesinin eşiğinde idi. Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana
Ben hiçbir şey kanıtlamak istemiyorum, sadece yaşamak istiyorum; kendimden başka hiç kimseye kötülük etmeden yaşamak. Buna hakkım var, değil mi?
Sayfa 802
Geçmiş ve gelecekten bağımsız kılınmış şimdiki zaman o. Zaman söz konusu olduğunda yalnızca şimdi ağırlık taşıyor, öteki ikisinin önemi yok. Zaman artık bir sütunlar silsilesi değil, birler ve sıfırlardan ibaret tek bir sütun. Çevresinde yokluktan başka hiçbir şey olmayan düşey bir zaman.
Sayfa 110 - MetisKitabı okuyor
Renklerden Moru alıntılar
(1) Kimi kadınların sırtlarında çocukları vardı ne kadar yorgun olsalar da şarkı söylüyorlardı Celie! Bizim oralarda yaptığımız gibi tıpkı. Yorgun insanlar neden şarkı söyler, diye sordum Corrine'e. Başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oldukları için, dedi. (2) İsa olmak da zordu, dedi Shug. Ama o bir yolunu buldu. Unutma bunu.
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Reklam
Julia sorgulayan gözlerini Clay'e sabitlemişti. Onun uzun mesafeli bir ilişki istemeyecek bir adam olduğu- na emindi aslında. Ama Sabrina'yla uzun yıllar bera- ber olduğunu söylediğine göre, gözü dışarıda, çapkın bir adam da değildi herhalde. Julia, Clay'den tam ola- rak ne istediğini bilmiyor olmakla birlikte, bildiği tek bir şey vardı ki o da onu tekrar görmek istediğiydi. Clay, onun dünyasını birden fazla şekilde sallamıştı. Ona yaşattığı zevkle, onu güldürmesiyle, nazik ve yu- muşak haliyle. Zaten asıl problem de buydu işte. Clay, onun için fazla iyiydi. Julia, bu potansiyele karşılık verebilecek kadar sağlam adımlarla basmıyordu yere. Biri veya her ikisi de bunun sonunda üzülecekti. Ama yeterince problemi olduğunu düşünerek his- settikleri hakkında aniden dürüst olmaya karar ver- mişti. "Bunu ben de isterim," dedi hiçbir art niyeti ol- madan ve dalga geçmeksizin. "Ama ben ülkenin öteki ucunda yaşıyorum." "Bunun farkındayım ve seni tekrar tekrar görmek isitiyorum. Görüştüğün başka biri yok, değil mi?" Julia gözlerini devirdi. "Hayır, tabii ki yok. Ben bu- nu yapacak biri değilim." "Ve muhtemelen benimle olmaktan keyif alıyorsun?" "Belli ki."
Sayfa 195
Uygar bir yurtseverliğin konseptleri ancak ahlak, vicdan, tolerans ve insanlık olabilir. Her şeye rağmen bir nehir gibi akan insanlık, başka hiçbir şey değil.
Ahlâkı oluşturan din değildir; dini kuran ya da doğrulayan ahlâktır. Tanrı var olduğu için iyi davranmak zorunda değilim; iyi davranmak zorunda olduğum için -erdemli olmak için değil umutsuzluktan kaçmak için- Tanrı'ya inanmaya ihtiyacım var. Tanrı, bana bunu yapmamı emrettiği için "bu iyidir" değil, bir buyruk ahlâkî olarak iyi olduğu için onun Tanrı'dan geldiğini düşünebilirim. Ahlâk dine inanmayı yasaklamaz, hatta Kant'a göre dine yönlendirir. Ancak, ona bağımlı değildir ve ona indirgenemez. Tanrı olmasa bile, ölümden sonra hiçbir şey olmasa bile, bu seni, görevini yapmaktan, başka bir deyişle, insanca davranmaktan alıkoymaz.
"Burada her şey geçici değil mi? Burada her şey fırtına hızıyla geçip gitmiyor mu, yaşamının tüm gücü çok nadiren sonuna kadar dayanır, ah, selde sürüklenip kaybolur, kayalara çarpıp parçalanmaz mı? Seni ve etrafındaki yakınlarını tüketmeyen bir an bile yok, senin bir yok eden olmadığın, olmaman gereken bir an bile yok; ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bir gezinti bile binlerce solucanın yaşamına mal olur, atılan her adım, karıncaların bin bir zorlukla yaptığı yuvayı yıkar, küçük bir dünyayı ezerek utanç veren bir mezara dönüştürür. Ah! içime dokunan, dünyanın nadir ama büyük felaketleri, köylerimizi silip süpüren seller, kentlerimizi yutan depremler değil; yüreğimi sarsan, doğanın içinde yer aldığı evrende gizli kalan yok edici güç; komşunu ve kendisini yok etmeyen hiçbir şeyi var etmez doğa. Bu nedenle korku içinde başım dönüyor. Yer ve gök, ve onların etrafımda faaliyet içinde olan güçler: Gördüğüm, sonsuza kadar önüne geleni yutup geviş getiren bir canavardan başka bir şey değil."
Reklam
Büyük kentin en iyi yanı ne biliyor musunuz? Her şey sizi yeni, başka bir düşe götürüyor. Hiç tanımadığınız insanları düşünmeye başlıyorsunuz. Başka yerde yüz yılda göremeyecekleriniz yüz adımda önünüzde. Hiçbir şey imkansız değil burada. Kalabalık öyle bir korunak ki gizlenmek için duvarlar gerekmiyor.
Sayfa 13
Küçükte en küçük yoktur ama her zaman daha küçük vardır (bir şeyin var olma ması mümkün olmadığı için) ve benzer şekilde her zaman büyükten daha büyük de vardır ve bu sayıca küçüge eşittir, oysaki kendiyle ilişkisinde her şey büyük ve küçüktür. Son önerme her şeyin içinde ve kendisiyle πρός ἑαυτό, başka bir şey yerine kendiyle kıyaslama halinde)
6.cilt
1438. Ebû Hureyre radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Eğer beni yalnız başına anarsa, ben de onu yalnız anarım. Şayet beni bir toplulukla beraber anarsa, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.” Buhârî, Tevhîd 15; Müslim, Zikir 2, 19, 50; Tevbe 1.Ayrıca bk.Tirmizî, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58. ...  “Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim” ifadesiyle âlemlerin Rabbi, kulunun kendisi hakkındaki inancına ve kanaatine büyük önem verdiğini söylüyor. Hadîs-i şerîfteki “zan” sözü, kesin bilgi anlamındadır. Buna göre hadisin mânası, eğer kulum kendisine iyi davranacağıma, onu rahmetimle kuşatacağıma, vadettiğim lutufları kendisine ihsan edeceğime gönülden inanıyorsa ve bu konuda hiçbir şüphesi yoksa, o beklediklerini aynen görecektir. Benden bir şey isterse kendisine mutlaka vereceğim; dua ederse duasını kabul edeceğim, demektir. Buna hüsnüzan denmektedir. Resûlullah Efendimiz “Her biriniz (başka şekilde değil) ancak Allah’a hüsnüzan ederek ölsün” buyurmaktadır.
Gündüz, bir hiçim; gece, kendim olurum. Limandaki sokaklarla aramızda hiçbir fark yok; gerçi onlar sokak, ben bir insanım, fakat bütün varlıkların aynı özden vücuda geldiğini düşününce, aramızdaki fark belki de üzerinde durulmayacak kadar küçük. İnsanlarla nesnelerin soyut ve bu nedenle ortak bir yazgısı var -sırların cebri içinde anlamsız bir tanım daha. Ama başka bir şey daha var... Bu ağır, bu boş saatlerde, ruhumun derinliğinden zihnime doğru her varlığa vergi bir hüzün, her şeye sinmiş olan ıstırap yükselir ve bir de tamamen bana ait olan, ama aynı zamanda da dışarıdan gelen, değiştirmeye gücümün yetmediği bir duygu. Ah, düşlerim kaç kez, elle tutulur şeyler gibi dikilmiştir karşıma; gerçekliğin yerini almak değil, kendilerinin de gerçekliğe ne kadar benzediğini bana anlatmaktır dertleri; çünkü onları da reddetmekteyimdir, çünkü onlar ansızın dışarıdaki dünyadan fırlayıvermiştir, sokağın öbür başından birden çıkıveren tren gibi ya da gece vakti kim bilir ne anlatan, ansızın patlayıvermiş bir fıskiye, bir Arap yalellisini hatırlatan, biten günün tekdüzeliğinden koparak yükselen çığırtkanın sesi gibi.
Sevgili ben, Bu mektubu ne zaman okuyacağından emin değilim, hatta okuyabileceğinden bile emin değilim çünkü uğruna kalbinin atmadığı yerlere gidiyorsun. Olur da okursan geçen onca günden sonra bu yazdıklarımın karşılarında şu ankinden farklı birini görmek isteyeceklerinden emin olabilirsin. Lütfen bu cümlelere mahcup olma. Hayatında hiçbir şey değişmeyecekse ne diye çıkasın ki yola? Umarım iyisindir. Umarım iyi geçmiştir. Umarım not defterini, kitaplarını turistlerin bol olduğu ve "Eşyalarınıza sahip çıkın" uyarılarının sıkça yapıldığı yerlerde unutmazsın. İnsanlar ve dünya değişim konusunda hız rekoru kırmaya devam etse de burası bildiğin gibi, yıllardır ne değişmediyse yine değişmemeye devam ediyor. Ailen aile olduğunu, İnsanlar bir amaç için var olduklarını unutmaya devam ediyorlar. Israrla ve her bir gün hiç akıllarından çıkarmadan... Bu satırları sana yazarken biraz tebessüm ettirdin bana. Söylememe gerek yok ama yine de iyi hissedeceğini düşünüyorum. Seni çok seviyorum. Zaten bir insan önce kendiyle mutlu olmalı değil mi? Sımsıkı sarılacağız birbirimize. Kimimiz var ki bizden başka? Bir gün herkes hayatından gidince anlıyor insan bu dünyada sadece iki ayak üstünde durduğunu...
Sayfa 27 - Destek Yayınları
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.