Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gözleri
Sanki hiçbir şey uyaramaz İçimizdeki sessizliği Ne söz, ne kelime, ne hiçbir şey. Gözleri getirin gözleri!.. Başka değil, anlaşıyoruz böylece; Yaprağın daha bir yaprağa değdiği O kadar yakın, o kadar uysal Elleri getirin elleri!.. Diyorum, bir şeye karşı komaktır günümüzde aşk; Birleşip salıverelim iki tek gölgeyi.
Tuhaftır ama nedense algıladıklarımız arasından bize en basit ve günlük gelenler, sanata uygulandıklarında olağanüstü sıradan ve yapma kaçarlar. Bunun sebebi , hayatın, mutlak doğa taraftarlarının hayallerini aşan bir şiirsellik içinde örgütlenmesi olsa gerek. Kalbimize ve beynimize, örneğin; bu yüzden bir sürü şey salt içtepi olarak yerleşiyor. Ve sözü edilen bu iyi niyetle hayatı yakalamaya çalışan filmlerde içtepiye giden yol bulunamadığı gibi, açıkça göz boyamaya yönelik canlandırmalarla iyiden iyiye tanınmaz hale getirildiği için de sonunda ortaya otantiklik değil, -en hafif deyimiyle- yapaylık çıkıyor. Ama ne yazık ki ben, sinemanın hayata olabildiğince yakın olmasını istemekten vazgeçemiyorum. Başka türlü hayatın asıl güzelliklerini hiçbir şekilde algılayamayacağımıza inanıyorum.
Reklam
·
Puan vermedi
Ali Şeriati İslamoğlu’nun sitayişle bahsettiği ve öve öve bitiremediği Ali Şeriatî’nin MUHAMMED KİMDİR kitabına bakalım ve “İnsanın eseri o insanın kendisidir” fehvasınca, Şeriatî’yi kendi eserinden tanıyalım. Ali Şeriatî’nin bu eseri, 1988 Ankara baskılı. Basan Fecr Yayınevi. Şeriatî İranlı bir şiî. Bizde İranlılara acemler derler. Dilimizdeki
Ali
AliAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 2008210 okunma
314 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Montaigne-Denemeler Montaigne 16.yy Fransız deneme yazarı. Deneme türünün yaratıcısı olarak kabul edilir. 1571 yılında babasından kalma çiftliğine çekiliyor ve geri kalan hayatını sükun içinde geçirmeye karar veriyor. Bu sırada kendini anlattığı Denemeler'ini yazıyor. Bunları yazarken bir de kum dökme hastalığıyla uğraşıyor. Aklımıza gelebilecek her konu hakkında yazmış Montaigne. Kendisinden başlayarak; hayat, felsefe, kanunlar, bilgi, düşünce, ruh, beden, aşk, dostluk, doğa, filozoflar, ölüm, mutluluk, kitaplar, sağlık, hastalık gibi daha bir sürü konu hakkında yazılar kaleme almış. İyi ki de almış. -Her insanda, insanlığın bütün halleri vardır. -İnsanın kendini anlatmasından daha zor ve daha yararlı hiçbir şey yoktur. -Kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar. Kendilerini dinlemeleri akıldışı bir güçten gelir, başka bir şeyden değil. -Kanunlardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır? -En büyük, en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır. -Kendini beğenmek insanın özünde, yaradılışında olan bir hastalıktır. -İnsanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeye hep koşa koşa gideriz. İnsanı öldürmek için gün ışığında geniş meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. -Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacak. Neredeyse her cümlesinin altını çizerek okudum. Tam bir başucu kitabı tabiri vardır ya işte bu kitap da öyle oldu benim için.
Denemeler
DenemelerMontaigne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202054,9bin okunma
136 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Selçuk Baran’ın hikâyelerinde genel olarak umutsuzluk, yalnızlık ve hayat karşısında başarısızlığa uğrayan karakterler görürüz. Onun hikâyelerinde objektife yansıyanların çoğunlukla “küçük” insanlardan oluştuğunu da görürüz. Nedir bu küçük insan? Onlara sıradan yahut “o”, “bu”, “şu” demeye gönlüm elvermedi. “Küçük” tabiri ise onları hor görmek
Haziran
HaziranSelçuk Baran · Yapı Kredi Yayınları · 2020450 okunma
Senin için zalim dediler, demek zulmün de bu kadar güzel olurmuş, diye düşündüm. Oysa bütün zalimlere karşı kimle doluydu için. Ben hiçbir zulme baş eğmedim, zalimlenden yana olmadım. Seni en istediğim anda gelmemen, geldiğin zaman da bana acıların en büyüğünü tartırman belki zulümden başka bir şey değil.
Sayfa 158
Reklam
“Evet, sevgi (yeniden tam bir berraklıkla düşünüyordu), ama bir şey elde etmek için hissedilen, herhangi bir amacı, herhangi bir nedeni olan sevgi değil, ilk defa düşmanımı ölürken gördüğümde, ona karşı, düşmanım olmasına rağmen hissettiğim sevgi. İnsan yüreğinin özü olan ve bir nedene ihtiyaç duymayan bu sevgiyi hissetmiştim. Şu anda da bu kutsal duyguyu hissediyorum. Yakınlarını sevmek, düşmanlarını sevmek. Her şeyi sevmek, Tanrı’nın bütün tezahürlerini sevmek. Sana yakın olan bir insan, insani bir sevgiyle sevilebilir; ama bir düşman ancak ilahi sevgiyle sevilebilir. O adama karşı sevgi hissettiğimde işte bu yüzden öyle bir sevinç duydum. Şu anda nasıldır acaba? Hayatta mı yoksa... insani bir sevgi, sevgiden nefrete dönüşebilir; ama ilahi sevginin değişme ihtimali yoktur. Hiçbir şey, ne ölüm ne de başka bir şey onu yıkabilir. O yüreğin özüdür. Oysa hayatımda ne kadar çok insandan nefret ettim. Ve bu insanlar arasında hiç kimseyi onu sevdiğim kadar sevmedim ve hiç kimseden ondan nefret ettiğim kadar nefret etmedim.” Gözlerinin önünde Nataşa’yı, eskiden yaptığı gibi, ona zevk veren güzelliğiyle değil, ilk defa yüreğiyle birlikte canlandırdı. Onun duygularını, acılarını, utancını ve pişmanlığını anladı. İlk defa o an, onu reddetmesinin ne kadar zalimce olduğunu anladı, ondan ayrılmasının ne kadar zalimce olduğunu gördü. “Onu bir kerecik daha görebilseydim, o gözlere bakıp söyleyebilseydim...”
Sayfa 462Kitabı okudu
496 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Afganistan'ın adalet sistemininin önceliklerini anlatan bir kitap. Kitapta geçtiği bir cümle aslında herşeyi özetliyor: "Onların gözünde hiçbir suçlu, kendisi için yaşamak isteyen bir kadından daha kötü değil."...Bazı şeyleri sindirmem ve gerçek olduğunu kabul etmem hala çok zor, çünkü yetiştiğim çevrede kabul görüldüdüğü şeylerden o kadar uzak ve farklı ki...Sanırım, kendi kültürünü yüreğinde hisseden, içlerinde büyüdüğü insanlarını anlayıp onları içgüdüsel olarak seven, acıyıp, bağırına basan ama aynı zamanda adaletsizliğe göz yummayacak kadar cesur, ve gerçekleri görüp olduğu gibi dile getirecek kadar akılllı ve dürüst olan Nadia Hashimi'den başka kimse Afganistan'daki bu zor zamanını, bu yerde ve bu zaman diliminde doğmuş insanların, özellikle kadınların zor durumunu, daha empatik ve daha açık yüreklilikle betimleyemezdi. Eleştirmek istediğim tek bir şey var: Kitap kapağının tasarımı: Ukrayna'daki geleneksel köy evi — "hata" (хата) ve yöresel kıyafeleriyle Ukraynalı iki kadın...Yani kitap kapağına bakınca zihnim Ukrayna'daki anneannemin uzak köy evine gidiyor, kitabı açıp okurken mor dağlar ülkesi, esrarengiz Afganistan'a.:))
Penceresiz Ev
Penceresiz EvNadia Hashimi · Arkadya Yayınları · 2020411 okunma
Sahip Olmak yada olmak 2
→"Sahip olmak" kökenli davranış biçimi mülkiyet ve kazanç temellerine bağlı olduğu için, iktidara ulaşmak, hatta ona bağım- lı olmak tutkusundadır. Bir canlının egemenlik altına alınıp, de- netlenebilmesi ise, onun isteklerini kıracak bir şiddet kullanıl- masını gerektirir. Özel mülkiyet de, mallarımızı bizden almak isteyenlere karşı
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.