Sirk; birtakım insanların, izlediğinde mutlu olmasına sebep veren şeylerin, onları güldüren hayvanlara üzüntü yaşattığı yerdir. Bunun üzerine neler yazılır neler! Fırat Bey’de kısa ama çarpıcı distopik bir roman yaratmış.
Bir kukla üzerinden anlatılan olaylar eşliğinde sirkte yaşanan sıkıyönetim, baskı ve değersizleştirilmeyi görüyoruz. Düşünmek orada bir seçenek değil, sadece sunulana inanılmalı ve doğruluğu asla sorgulanılmamalı! Yoksa elbette düşündüğünüz ve sorguladığınız için cezalandırılırsınız. Ta ki hiçbir şeyi sorgulamamaya başlayana dek…
1984 kitabını okuyanlar ve sevenler Sirk’e de bayılacak. Bazı konularda ortak paydada buluşan bu iki eser okuyucuya farkındalık kazandırıyor. Öyle ki ikisinin de önemle üzerinde durduğu konu, düşünce özgürlüğü. Düşünce özgürlüğü insanın elinden alınırsa, insan var olmanın anlamını kaybedecektir.
Bilirsiniz Descartes’in o ünlü sözünü: Cogito, ergo sum (Düşünüyorum, öyleyse varım.) Yüzyıllar öncesinde söylenmiş olan bu söz Sirk’in temeline sağlam bir tuğla koymuş. Fırat Bey’in kalemiyle birlikte başyapıt denilebilecek bir roman olmuş.
Okuyucuya o karanlık dünyanın kapılarını arayalan ve farkında olmanın cezasını yaşattıran bu eser, herkese tavsiyemdir.