Şüphe, güvenin sıcak ve davetkâr kıvrımları arasına sızan bir yılandır. Bunu ne zaman yapmaya başlayacağı bilinmez. En küçük çatlağa baskı yapmaya başlar. Varlığın hissettiğinizde artık çok geçtir, yılanın boğumları çok derinlere nüfuz etmiştir. Sıkıca üstüne binip seni hapseder; amansız, yavaşça artan ve nefesini kesen bir sıkmadır bu.
Sayfa 201Kitabı okudu
Yüce Mahkeme'ye neden mi çıkacaktı? İki bin Fransız'ı toplu olarak katlettiği için mi? Carrier'in ve diğer kitle cellatlarının arkadaşı olduğu için mi? Radikal "société populaire"e baskı yapıp Jakoben yurtseverleri takibata uğratmaktan sorumlu tutulur. "Lyon Kasabı", iki bin kurbanın infazcısı -tarihin unutulmaz komedisi olarak-insanlığın bildiği en soylu suçla itham edilmektedir: fazlasıyla insancıl olmakla!
Sayfa 69 - Can Yayınları
Reklam
Net.
Kanun koyucu vicdanlara baskı yapmamalıdır. Günâh başkadır, suç başka. İnancı ve ibâdeti düzenlemeğe kalkışan her kanun, hürriyete tecâvüz etmiş olur. Kötülük yapmamalıymışım, pekâlâ, ama önce kötülük ne? Târif edilsin. Cismânî hükümet için tek kötülük: Kanunun çiğnenmesi. Kanunun hakkaniyete uygun olması için sosyal haklara saygı göstermesi lâzım. Günâh, Tanrı'nın kanununa karşı koymaktır. Hiç bir beşerî kanun günâhı cezalandıramaz. Vesayet altına alınamaz Tanrı, korunmağa da ihtiyacı yoktur. Tanrı'ya yapılan saygısızlığı cezalandıracak kanun, Tanrı'ya karşı en büyük saygısızlık.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Baskı hissetmeksizin denileni yapmak tek doğru politik ideolojidir.
-“Kadın bu sorumluluğu yeniden ele geçirmeli, diyordu Simone de Beauvoir. Kendini geri kazanmalı, kimliğini erkeğin kimliğine bağımlı kılmaktan vazgeçmeli. Çünkü kadını baskı altında tutan yalnızca erkek değildir, yaşamın sorumluluğunu ele almayan kadın kendi kendine de baskı uygular. “ -“Kendi karar verdiğimiz kadar mı özgür ve bağımsızız?”
Sayfa 517Kitabı okudu
Descartes'ın şüpheciliği, kesinlik arayışındaki birey figürünün, hakikat tekeli elinde bulunduran Tanrı'yı veya kralı yerinden ettiği yolundaki radikal inanca kapı araladı. Bunun sonucunda ortaya çıkan Aydınlanma'nın insan hakları kavramını doğurarak baskı altındaki bireyi özgürleştirmesini olumlayan yazarlara göre, tüm siyasi faydalarının yanı sıra bu fikriyatın metafizik alandaki etkisi ne yazık ki aksi istikamette oldu: Aydınlanma, anlamın temel koşulu sayabileceğimiz nizam ve kutsiyet gibi nitelikleri dünyadan söküp attı. Şimdi Aydınlanma sonrası dünyada, neyin anlamlı neyin anlamsız olduğunu tanımlama işine kendimizi vakfetmiş bulunuyoruz; bu da göze keyfi görünebilecek ve ürpertici bir nihilizme yol açabilecek türden bir iş.
Sayfa 76 - Metropolis YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 10bin ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.