Herkesin dilinde olan birçok insanın fazlaca beğendi bir kitabı okumak için biraz geç kaldım sanki fakat inanıyorum ki her şeyin bir zamanı vardır bu kitabın da benim için zamanı şimdiymiş.
İlk başlarken büyük bir heyecanla başladığım için başlarda okumakta hiç zorlanmadım fakat ilerledikçe okumak oldukça güç oldu belirli bir yere kadar güçlü
Kırlarda böyle baharda
böyle ikindi üzeri
gökyüzünün aydınlığı bir sevda şarkısı gibi yumuşarken,
ağaçların gölgeleri
rahat ve serin
toprakta başlarken uzamaya,
daha genç
daha şehvetli
daha yeşil yaşarken
kuşları, boynuzlu hayvanları ve böcekleriyle otlar,
tembel ve bahtiyar
sazan balıkları gibi kımıldanırken su birikintileri,
bir saadetli hayıflanıştır insan yüreğinde
bugünkü dünyada bulunmanın kederi.
Nasıl yaşanacağı, neyle yaşanacağı benim tek derdim oldu. Dertlerin en temellisi, dertlerin en tedavisizi, tedavisi ölüm olanı, çaresi ölüm olanı geldi beni buldu. Bulduğuna da memnun oldu ki, bir daha hiçbir yere gitmedi. Ben hiçbir yere onsuz gidemedim. Nereye doğru hafiften kıpırdasam onu bavuluma serili, nereye uzansam onu az evvelden gelip yanı başıma serili buldum. Cam kenarında iken ben, o koridorda, masadayken ben, o çekmecede, olur da gülersem ben, o genzimde idi. Bir şeyi sevecek olsam, o itirazı olandı, otursam bahanesi olan, yatsam uykusu kaçandı, ben acıkırken o ağzını siliyor olurdu, ayakkabımı giyerken çekeceği sallayandı, ben başlarken kitabı bitiren, çıkarken inendi. Nasıl yaşanacak o biliyordu, yaşayamayarak diyecekti, onu da demiyordu.
Romanın sonunda "Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı." diyen Bay C. romanda kullanılan alışılmadık anlatım şeklinin anlaşılamayacağını adeta öngörmüş gibi.
Kitabı okumaya başlarken kullanılan kısa cümleler beni hem yordu, hem sıktı hem de kafamı karıştırdı; kim kimle konuşuyor, ne konuşuyor anlayamadım. Bu yüzden yarım bıraktığım bir kitaptı. Ama tekrar okumaya karar verdim ve bugün bitirdim. Zaman zaman kafamdaki canlandırmaların aniden yok olmasına rağmen roman, sonlara doğru insanı etkisi altına almaya başlıyor.
Son olarak şunu diyebilirim:
Kitaptan çıkmış insan. Okudukları ona bir şeyler yapmış. Sadece çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama....
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,6bin okunma
Hayat bir şekilde devam ediyordu..
Olacaklardan habersiz kendi kurduğu küçük dünyasında yaşamaya çalışıyordu. Bazen çok yoruluyor pes etmek istiyordu ama sonra aştığı diğer zorluklar aklına gelince bir kere daha başarabileceğine kendini inandırıyor daha güçlü devam ediyordu. Ne zaman tam anlamıyla güçlü olacaktı? Bu sorunun cevabını hiç bulamadı...
Yine bir sabah rutin hayatına başlarken aynı anda kendi kafasında yaşadığı dünyayı da düşünüyor gülmeyi başarıyordu. Evet bu gerçekten yapması gereken şey gülmek.
Hadislerle Bereketli Ev
Ailenizin yanına girdiğinizde onlara selâm verin ki size ve ev halkınıza bereket olsun." (Tirmizi)
"Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (avanelerine): Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok! der. Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder
Okumaya başladım ve birkaç saat içinde kitabı bitirdim. Daha başlarken hemen bitireceğimi biliyordum. Hz. Yusuf a.s Peygamberin bendeki yeri çok başka. Hatırlıyorum hatta hiç unutmuyorum çocukluğumda Hz. Yusuf’un hayatını anlatan diziyi izlerdik. Beni her defasında ayrı etkilerdi. Kitabı okurken de o sahneler gözümün önünden film şeridi gibi geçti. O nasıl güzel bir insan ki yaşadığı onca imtihana karşılık of bile demeden hepsini sabırla karşılıyor. Kardeşlerinin kıskanması, onu kuyuya atmaları, sonra köle olarak satılması, zindanda yıllarca kalması ama sonra Allahın onu yüksek mevkiye çıkarması, mucizelerin baş göstermesi… Hz.Yusuf’un hayatını anlatan bir kitap okumak isterseniz tavsiyemdir.
Hüseyin, ah canım Hüseyin. Kendimden bir parça, babamdan, kardeşimden, annemden birer parça gördüğüm Hüseyin… seninle tanıştığım için çok mutlu oldum.
Hüseyin bir kızı bir oğlu olan, kendi rutinine her gün hiç sapmadan bağlı kalan, işini doğru yapan ve kendisini sorumluluklarından bir adım sonrasına koyam bir aile babası. O bu rutininden,
Eminim kadınlar bir varlık olarak her durumda değerli olduğuna inandırılmış, erkekler de iktidar sahibi olmak yerine sevgiye adanmış olsaydı her yer çiçek açardı ve sevme hikâyelerinin çok fazla kazananı olurdu.
İlk adımı kimin attığının önemi yoktur. Kimsenin olamayacağı kadar serinkanlı davranıp duygularına gem vurmanın da gereği yoktur. İhtiyacımız olan en değerli araç; görkemli, bilinçli bir özgüvendir.
Geleneksel ve ataerkil toplumların psikolojisinin en zayıf halkası özgüven tesisidir. Nasıl davranacağının ve doğrunun ne olduğunun, ebeveynler ve otorite figürleri tarafından oluşturulması gerektiğini öğrenmiş bireyler, ilişkilere başlarken ve onları sürdürürken stratejilere başvururlar. Sorgulamak tehlikeli görüldüğü için verileni ezberleyen ve katıksız doğru olduğu inancıyla yaşayan birey, böylece kendi sorumluluğunu almaktan da karar mekanizması olma kaygısından da muaf olur.
Başını yastığa koyduğunda
kızıl saçları kafasını hale gibi sardı. "Buraya gel," dedi arzu dolu bir sesle.
Clay kıyafetlerini yeni çıkardı. "Mecaz kullan- dın," dedi oyuncu bir şekilde ona doğru yaklaşarak.
"Biliyorum. Şimdi bacaklarını açıp üzerime tır- man." Julia emir vermeye başlarken gözlerini onun- kinden
Tony anlatmaya başlarken tarihsel şimdiki zamana geçince, önce biraz şaşırdım. Ardından bu kipin Tony'nin ana dili İspanyolcada yaygın kullanıldığını fark ettim. Mesleğimin ilerleyen yıllarında travmazedelerle çalıştıkça ve travmatik belleğin doğasını daha çok araştırdıkça, acı verici olayları anlatırken şimdiki zamana geçmenin -yalnızca şiddet failleri için değil- pek çok kişi için tipik bir durum olduğunu öğrenecektim. İçimdeki psikoloji kaşifi bunu büyüleyici buluyor: Zamansal gerçekliğin bu şekilde çarpıtılması, o anıların canlılığını yitirmediğinin, dosyalanıp ait oldukları geçmişe kaldırılmadığının sinyalini veren bilinçdışı bir işarettir.