Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarihte, belki hiçbir uygarlık - şu anda bir kısmımızın istemeden de olsa- alt yapısını oluşturduğumuz Batı uygarlığı kadar insana ve evrene ihanet etmiş değildir. Biz bile - biz, yani Muhammedî olanlar, ya da Muhammedi olduğunu iddia edenler- bu uygarlığın şu veya bu biçimde hizmetinde bulunmakla insanlığa ihanet içindeyiz...Yeryüzüne şöyle bakınız... Orada, insanı aç, sefil ve perişan göreceksiniz... Orada, Doğulu, Uzakdoğulu, Ortadoğulu çocukların kanları üzerine yükseltilen bir 'Rambo' uygarlığı göreceksiniz...
Sayfa 4
Avrupa ve suç ve kabahat.
Orada her yerde iki türlü çözüm yolu vardır. İlk çözüm: Yasayla konmuş, yazılmış ve özlü duruma getirilmiş, binlerce yıldır böyle olagelmiş, iyilik ve kötülük kavramı saptanmış, derinliğine araştırılmış, boyutu ve dereceleri insan ruhu üzerinde aralıksız çabayla ve toplum yaşamında insanoğlunun birleştirici gücünün ölçüsü üzerinde yürütülen büyük
Sayfa 895 - 896 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
19. YÜZYIL BUNALIMI Dikkatini doğa güçlerinin bilimsel olarak egemenlik altına alınmasına yönelten modern dünya, daha başlangıçtan itibaren, batı uygarlığını dünyanın tasvirini sanat eserlerinde görmek isteyen etkileyici yarış geriliminin gevşemesi ile karşılaştı. Bununla birlikte bir tek büyük yetenekten bile ansızın yoksun kalan Avrupa’nın mirasçısı olarak davranan Fransa, 19. yüzyıl boyunca, geçmişin ustalarıyla boy ölçüşebilecek büyük sanatçılar yetiştiren bir resim okulunu sürdürmekten geri kalmadı. Bu bir avuç dahi, ortak mirasımıza, 19. yüzyılın büyük edebiyat eserlerinin yanında yer alabilecek önemli katkılarda bulundu. Öte yandan, şimdi unutulmuş olan mimarlar, heykeltraşlar ve dekorasyon sanatçıları da, uluslararası hale gelen bir üslubun ortaya çıkmasına yol açtılar. Bu uluslararası birliğin kaynağının ortaya çıkış noktası , Avrupa’daki bütün okulların birbirine kavuşan çabaları sonucu 1750-1800 arasında da oluşan yeni klasisizm’di. Batı uygarlığı, ne zaman bir bunalım geçirse, kurtuluşu ana uygarlığında, yani klasik antik çağda arıyordu. Klasisizmden medet umanlar, İngiltere ve Fransaydı. Yaklaşık 1750’de rokoko üslubunun sanatı sürüklediği çıkmaz sokaktan kurtulmak isteyen İngilizler, fransızlar ve almanlar, batı estetiğinin her zaman bir yedek deposu olarak duran klasik sanata başvurdular
Sayfa 422Kitabı okudu
Doğu, ebedi gerçeğe daha yakındı. Ama Batı uygarlığı maddi hayat beklentilerini karşılayarak Doğu’yu yutuverdi. Bunu anlamak için Doğu müziğiyle Batı müziğini karşılaştırmak yeter de artar bile. Batı, “İşte, ben buyum!” diye bağırıyor.” Bana bakın,! Dinleyin! Ben ben, ben.. Oysa Doğu kendi hakkında tek kelime etmez.
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Reklam
İşte bence Batı uygarlığı sanatının en göze çarpan özelliklerinden biri, sahip olanın ya da hatta izleyicinin zevki için nesneyi kendisine mal etmesini içeren bu haris ve doymak bilmez istektir.
Tüketim Aracı olarak "Aşk/ınlık -66
Kapitalizmin en büyük başarısı belki de her şeyi/değeri ''metalaştırma''sında, eklemlenebilme kabiliyetinde aranmalıdır. Her değer, ideoloji onun için markaya dönüştürülebilecek potansiyel bir pazar alanıdır, bu nedenle en karşıtına eklemlenmekten çekinmez… Kapitalist toplumun değerleriyle çatışması beklenen değerlerden beslenen Batı''daki siyasal muhafazakarlık tarihsel olarak nasıl kapitalizmin en uyumlu taşıyıcısı haline gelmişse benzer biçimde siyasal olarak komünist, ekonomik olarak kapitalist olma becerisini (!) gösteren Çin örneği bu eklektizmin ve dönüştürücülüğün yaşayan örneğidir. Moderniteyi keşfeden Batı uygarlığı ifrat ve tefrit arasında savrulan tarihi içinde insan doğasını zorlayan sınırlarda dolaştı. Orta çağlarda aklı inkar edercesine skolastizme sarılırken, moderniteyle birlikte aklı putlaştıran, aklın üstünde hiçbir hakikat kabul etmeyen bir sapmaya geldi. Haçlı seferlerinde kadınlara bakirelik kemeri takacak kadar insan bedeni üstünde denetim kuran anlayış cinsel devrim adına her türlü sınırı ortadan kaldırırken, bedensel hazdan öteye insan oluşumuzun anlamını tüketti...
dillerin doğum yeri Afrika'dır.
Greenberg Sami dillerinin, çok daha büyük bir ailenin altı ya da daha fazla dalından yalnızca biri olduğunu saptadı; Afro-Asya denen bu ailenin bütün öteki dalları (ve yaşayan 222 başka dil) yalnızca Afrika'da konuşulan dillerdir. Hatta Sami altailesinin kendisi bile temelde bir Afrika dilidir, yaşayan 19 Sami dilinden 12'si yalnızca Etiyopya'da konuşulur. Demek ki Afro-Asya dilleri Afrika'da doğmuştur, bunların bir kolu Yakındoğu'ya yayılmıştır. Bu da demektir ki Batı Uygarlığı'nın ahlâksal temeli olan Eski Ahit'in, Yeni Ahit'in ve Kuran'ın yazarlarının konuştukları dillerin doğum yeri Afrika'dır.
Sayfa 508Kitabı okudu
Batı uygarlığı kendi dışındaki insanlara köle olarak bakmaktan hiç vazgeçmedi
Sayfa 205Kitabı okudu
Reklam
Batı uygarlığı, teknoloji alanında attığı muazzam adımlarla XX. yüzyılda yol alırken, Sovyetler, temel sorunlarını "Kapalı kapılar ardında çözmeye uğraşıyorlardı. Eğer günün birinde Batılı bir turist, Moskova da elektriki buzdolabını icat ettigini söyleyen saç baş darmadağınık, Heyecanlı bir gence rastlayacak olursa, ona yalancı ya da deli gözüyle bakmamalı . Büyük bir olasılıkla elektrikli buzdolabının Batıda sıradan bir eşya olarak kullanılmasından çok önce, evinde icat etmiştir.
Antik YakınDoğu
Batı uygarlığı özellikle de Avrupa uygarlığını düşünürken, heykeltıraşlığı, mi­marisi, edebiyatı, felsefesi ve bilimi dahil olmak üzere bütün mükemmelliğiyle "Yunan mucizesi"ni göz önüne getirmemeye imkan yoktur.
Batı uygarlığı, kendi dışındaki insanlara köle olarak bakmaktan hiç vazgeçmemiştir.
Batı'dan aldıklarımız,kimin öz malıydı ki,bunların bedelini bu kadar ağır ödedik?Batı uygarlığı,bir kollektif tarihsel birikim olduğuna göre, bu birikimde, çeşitli tarih dönemlerinde,birçok batılı toplumların sırayla birinci sırada etkileri ve gayretleri bulunduğu halde, bizim bu kollektif birikimi,belli başlı emperyalistin baba malı sayarak tarihimizden,geleneklerimizden,toplumsal özelliklerimizden vazgeçme pahasına ödemeye kalkmamız,bir aldatmaca sonucudur ki bu aldatmacada Batılı emperyalist madrabazların payı, bizim yerli Batılaşmacılarımızın avanaklığı yanında devede kulak kalır.
Atatürk birçok vesile ile Cumhuriyet rejiminin Batılılaşmaya çalışmadığını, hiçbir uygarlığı taklit edecek maymun olmadıklarını vurgulayarak, devrimin amacının 1000 yıllık bir uygarlık savaşını birleşik Batı uygarlığına karşı, İslam uygarlığı adına tek başına savunmak zorunda kalan bir ulusun, bu mücadelenin sonunda ulaştığı fiziksel tükeniş noktasından, ulusal bir restorasyon ile modernizenin bir sentezi üzerine oturan yeni bir arayış peşinde olduğunu ortaya koymuştur.
Sayfa 143Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.