Diyarbakır' ın meşhur kabadayıları ve delileri hakkında yöre halkından derlenen bilgiler Diyarbakır ağzı ile aktarılıyor. Ayrıca 3. Bölümde fıkralar başlığı ile bir miktar fıkraya da yer verilmiş. Fıkraların geneli de Pışo Meheme ile ilgili
.Diyarbakır kabadayı ve deli yanı
Diyarbakır'ın şehir efsanesi olmuş kabadayılarından,
Amerikalı bir yazar ve yayıncı olan Weinberg bu eserin sonunun tahmin edilebilirliğini eleştirmiş fakat Karanlıkta Fısıldayan'ın ayrıntılı kurgusunu da övmüş ve "fantastik bir korku klasiği yapmak için hiçbir sürprize ihtiyaç duymayan mükemmel bir ruh hali" yarattığını savunmuş. Bence çok doğru bir yorum. Bir noktada hikayenin nereye yöneldiğini tahmin edebilseniz de korku parametresi sanki hep kenarda yükseliyor. Bence okuması keyifli bir hikayeydi, Lovecraft'ın uzay dışından gelenlerle ilgili takıntısı bu kitapta da ana temayı oluşturmuş. Okulun son haftalarında okumaya kalkıştığım için çok uzun sürdü, ara vermek durumunda kaldım ama okumaya kaldığım yerden devam edebildim. Kitap kendi içinde bir hayli akıcı. Olaylar peş peşe gelişiyor ve sizi merak ettiriyor. Korku pek benim edebi türüm değil aslında ama Lovecraft ve Poe gibi eski usul yazarlar kısa hikayeleriyle sıkmadan bu tarzı bana sevdiriyorlar. Bu arada bu eserde de yine Lovecraft'ın diğer eserlerine gönderme yapan varlıklar var, yine Yuggoth'lara ya da Mi-Go ırkına atıflar yapıyor sanki.
Kendi döneminde hayaletler, vampirler ve ruhlarla sınırlı olan korku türüne uzayı ve "dışarıdan gelenleri" katmış. Gerçekten çok ilgi çekici bir yönelim bana kalırsa -tabii bu küçükken astronot olma hayali kuran ve bu yaşında hala uzaya derin ilgi duyan benle alakalı da olabilir.
Ayrıca Batman çizgi romanlarına da esin kaynağı olmuş Arkham şehrini kendisi uydurmuş! Hikayelerinde geçen Miskatonic Üniversitesi de bu hayali Lovecraft Ülkesinde bir yer.
Divan’ın Saldırısı
Çizgi roman, önceki hikayenin aynen kaldığı yerden, Talon’ların saldırıya geçmesi ile başlıyor. Divan en büyük amacı olan Gotham Şehri’ni kontrolü altında tutma vazifesini yerine getiremediğini anladığı gibi daha farklı bir strateji izlemeye başlıyor. Gölgelerin içinden çıkarak son mücadelelerini vermeye hazırlanıyorlar.
City of Owls, Divan’ın geçmişi hakkında bize daha da fazla bilgi veriyor. Acil bir durumda kaldıklarında bu derece agresif bir saldırıya geçişlerini görmek, inşaa ettikleri kült için ne kadar uğraştıklarını da bir yandan bize hissettiriyor. İnsanları manipüle ederek ve korkutarak bulundukları yere geldiklerini iyice anlamış oluyoruz.
City of Owls, sadece Batfamily ve Divan’ın mücadelesini anlatmakla kalmıyor. Bir önceki kitap olan Baykuşlar Divanı’nda Bruce’un büyük babasını Divan’dan kaçarken görmüştük. Bunda ise pek sevgili Alfred’imizin babası Jarvis Pennyworth’un Divan ile olan bir mücadelesini okuyoruz. Ayrıca Bruce’un labirentten kurtuluşu ve sonrasında yaşadığı şok anında kendisine Harper Row isimli yeni bir karakterin yardım ettiğine tanıklık etmiştik. Baykuşlar Şehri, bu iki hikayenin de derinliklerine inerek bu karakter hakkında yeni şeyler öğrenmemizi sağlıyor. Bunlarla kalmayıp klasik Batman kötüsü Mr. Freeze hakkında da bir öyküyü barındırıyor Baykuşlar Şehri. Freeze’in DC’nin -o dönemki- yeni atılımı olan New 52 içerisindeki yeniden değerlendirilmiş bir orijin hikayesi ile karşımıza çıktığı bir sayı da var.
Dedektif Hikayeleri Cilt 7 aslında birkaç farklı hikayeden oluşuyor, bu ciltteki hikaye de önceki cildin kaldığı yerden devam etmekte.
Benjamin Percy tarafından yazılan, John Paul Leon, Dave Stewart ve Leon’un renkleri ve Jared K. Fletcher’ın mektupları ile iki bölümlük “Terminal” hikayesiyle başlıyoruz. Anarky, en iyi hikaye örgüsüyle açılıyor. Benjamin Percy tarafından yazılan iki bölümlük yayın, Batman’in düşen bir uçağın içinde ölümcül bir virüs keşfetmesini sağlıyor. Buradan, Batman’in virüs tarafından öldürülmeden önce davayı çözmek için sadece saatleri olduğu için zamana karşı sürekli bir yarış halinde. Tüm anlatı nabzı hızlandırıyor, yoğun ve harika bir sonuca götürüyor.
Detective Comics’i sırayla okuyorsanız, son ciltte bir insan kaçakçılığı çetesine karışan bir Wayne Enterprises çalışanı olan Jeb Lester’ı hatırlayabilirsiniz. Bu cildin başlığı, Lester’ın ateşe verilmesi ve Anarky tarafından Wayne Tower’ın tepesinden itilmesiyle başlar.
Harika bir başlangıç!
Batman’in, yayın sonunda birbirine bağlanmaya devam eden, görünüşte bağımsız iki davayla ilgili soruşturmasını takip ediyor. Bunun ortaya çıkışını izlemek ve Batman’in bununla başa çıktığını görmek son derece tatmin edici bir deneyim olduğunu kanıtlıyor.
Bu arada Batman, Mad Hatter’ın bazı evsizlere yönelik çılgın şiddetini kesintiye uğratır ve yakınlardaki bazı insan kafataslarını ortaya çıkarır. Her iki vaka üzerinde de çalıştıkça, birleşmeye başlarlar ve Hatter’ın New 52 kökeninin korkunç gerçeğine rahatsız edici bir netlik kazandırılır.
Scott Snyder, James Tynion IV ve diğerleri tarafından yazılan Batman Vol. 10: Epilogue, Batman’i bir karakter olarak vurgulayan ve bu Batman serisinin sonunu kutlayan bireysel hikayelerden oluşan bir koleksiyondur. Bu hikayelerin çoğu aksiyon parıltıları içeriyor ve Batman’i gergin durumlarda tutuyor, bu da heyecan verici bir okuma sağlıyor. Ancak, bu cildi almanın asıl nedeni, koleksiyonun duygusal çekiciliğidir. Cilt, Batman’i ileriye taşıyan kavramları araştırıyor ve genellikle beklenmedik duygusal notalara çarpıyor. (Alıntı)
Bloom ile kanlı ve acımasız bir savaştan sonra Bruce Wayne, Batman’in mantosunu geri alarak Gotham muhafızlığına ara verdiği yerden devam etmeye başladı. Ancak şehir bozulmuş ve zihni yavaş yavaş iyileşmişken, paramparça hayatının parçalarını toplaması ve Gotham City’yi kendi haline geri alması gerekecek.
Bir zamanlar Gotham Şehri’nin en iyi polisiydi. Şimdi ise şehrin Kara Şövalyesi. Jim Gordon bazen müttefiki, bazen düşmanı olan adamın yerine geçeceğini ve Batman rolünü üstleneceğini hiç düşünmemişti. Ama artık maskenin ardındaki adam olduğu için risklerin düşündüğünden çok daha ölümcül olduğunu— ve ödüllerin hayal edemeyeceği kadar büyük olduğunu öğreniyor.
GCPD’nin kurallarından ve düzenlemelerinden kurtulan Gordon, en eski vakalarını çözme, en eski dostlarına yardım etme ve savaşı doğrudan düşmana taşıma gücüne sahip. Ancak geçmişin insanın peşini bırakmamak gibi bir huyu vardır. Suçla savaşta yeni bir rol üstlenmiş olsa da Gordon’ın mazisindeki hayaletler de onu aramaya çıktı. Şehitler ve deliler, Deniz Piyadeleri ve büyü, cinayet ve kargaşa— Gordon Gotham’ın muhafızı olmak istiyorsa, bunların her biriyle yüzleşmesi gerek…
İlk hikaye olan “Bronz Çağı”nda Gordon ve Harvey Bullock Gotham’daki bir seri katilin gizemini çözüyor; ikincisi, bazı zaman çizelgesi tiyatroları aracılığıyla, Gordon’un onları kimin avladığını belirlemek için Afganistan’daki savaş arkadaşlarına yeniden katılmasını sağlıyor. Aynı şekilde süper kahramanlar da son bölüme kadar devreye girmiyor.
Gotham tarihine ve geçmişine tanık olduğumuz bu ciltteki diyalog ve çizimleri oldukta başarılı buldum.
