“Yaşamın gerçekleri değişmez . Yaşarsın , sonra da ölürsün. Bir kadının bedeninden dünyaya gelirsin , doğduktan sonra sağ kalmayı başarırsan yaşamını sürdürebilmen için annnenin seni besleyip bakması gerekir ve doğduğun andan öldüğün ana kadar başından geçen herşey , içinde kabaran her duygu , her öfke patlaması , her ihtiras dalgası , her gözyaşı , her kahkaha , ömrün boyunca hissedeceğin herşey , ister mağara adamı ol , ister astronot , ister Gobi Çölü’nde , ister Kuzey Kutbu’nda yaşa, senden önce yaşamış herkesin hissettiği şeylerdir .” ne kadar doğru ifade edilmiş insan denilen canlı ; yaşamaya zorunlu , ölmeye mahkum değil mi ? diye düşündüm.Betimlenen her duygu zihnimde canlılığını hala koruyor .
Her insanı çocukluğuna sürükleyen ,düşündüren bir hikaye . Ama içindeki o bitmeyen umut ,kimsenin duymadığı güzel şarkılarla sizi derinden etkiliyor .. “Ne güzel bir şeker portakalı fidanıymış bu !