Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
BaykuşSever
BaykuşSever
@baykussever
22 reader point
Joined on March 2018
Okuma Hedefleri
Bu kitabı okumadan önce mısırın mitolojisini, Tanrı’larını ve tanrıçalarını bilmek gerekiyor. Çünkü bu kitap ilahi bir kitabın bu zamana kadar çevrilmiş kısımlarını ve yorumlarını aktarıyor. Mısır’ı ve antik Mısır’ı bilmeyince boş boş okuyorsun. Ben kitabı almadan önce Mısır’ın ölüler kitabı olarak gördüğüm başlığı ve içeriği ölü olan Tanrı ve tanrıçalarını vb. Karaterlerini anlattığını düşünmüştüm. Oysa kitap bildiğimiz kutsal bir kitabın meali tarzında. Beni çok sarmadı. Umduğumu bulamadım. Bu yüzden daha fazla devam etmeyeceğim.
150 sayfalık kitap resmen oku oku bitmedi. Bauman kitapları bana eziyet veriyor diyebilirim. Artık bauman okuyup okumayacağımdan emin değilim. Okuduğum kitaplarının ya çevirileri sıkıntı ya da ben keyif alamıyorum. Çok verimli olmuyor kitaplar benim için. Bu kitapta öyle oldu ne yazık ki.
Amin Maloouf’un okuduğum ilk kitabı Semerkant oldu. Ve kendisini bu kitapla tanımış oldum. Açıkçası ben bu tarz romanları beğeniyor ve besleyici buluyorum. Bir yandan yaşanan bir tarihi görüyor bir yandan da kişilerin hikayelerini görüyoruz. Hem öğreniyor hem de heyecanlanıyoruz. İsimlerini sık sık duyduğumuz o meşhur 3 insanın iç içe geçen hikayeleri insanı farklı duygulara sevk ediyor. Kaç yıl geçmiş diyor insan ama sanki dün yaşanmış gibi de hissediyorsun. En kısa zamanda diğer kitaplarını da okuyacağım.
Reader Follow Recommendations
Kitabın her cümlesi o kadar net ve dolu ki titizlikle hazırlanmış bir bilimsel metin olduğunu gözler önünü sermektedir. Sanki her detayı barış hocanın hayatına işlemiş. Asıl önemli olan ise pratiğin ve teorinin yöntemsel olarak çok iyi buluşmuş olmasıdır. Sosyolojik kavramsallaştırmalar, atıflar ve yararlanılan teoriler çok net bir şekilde ifade edilmiş. Kitabı okurken bilgiye doyuyorum.
Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet ya da kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzden Napoleon da Mussolini de kadınların erkeklerden aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi .Kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır..Yaratıcılık alanında kadın en önemli yere sahiptir, gerçekte ise tamamen Önemsiz. Şiir sanatını baştan başa kaplar, tarihte ise bulunmaz. Kurmaca da kralların ve Fatihlerin hayatlarına hükümeder, gerçekte ise ebeveynlerinin zorla parmağına yüzük taktığı herhangi bir oğlanın kölesidir. Edebiyatta en ilham dolu sözcüklerin en derin düşüncelerin bazıları onun dudaklarından dökülür, gerçek hayatta ise anca okur güç bela heceler ve kocasının malıdır!!!! Çünkü kadınlar milyonlarca yıl boyunca evlerin içinde oturdu, şimdi ise bu duvarlar onların yaratıcı güçleri tarafından delinmiştir..İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de bir sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı diyor woolf
Simone de Beauvoir ikinci cins kavramını ortaya koyduğu üç ciltlik kitabının birinci bölümünü oluşturan genç kızlık çağı !Bazı bölümlerinde sıkılsam da genel anlamda, döneminin yazarlarınında dediği gibi okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Kitap, kadının çocukluktan genç kızlık dönemine kadar, kadına tarihsel, sosyal ve cinsel anlamda nasıl bakıldığını, bu bakışı hangi ''sosyal tabuların'' ve ''eril yaklaşımların'' oluşturduğunu güzel şekilde incelemiş. Kitabın giriş sayfasında ki ‘ erkeklerin kadınlar üzerine yazdıklarına kuşkuyla bakalımalıdır, çünkü onlar hem yargıç hem de davacıdırlar’ cümlesi esasen unutmamamız gereken bir cümledir. kadınlığın ne olduğunu bilerek yaşamalıyız, toplumun kadına biçtiği rolleri üstlenerek değil.Kadında biçim değiştirmiş doğayı yakalamak isteyen erkek, bu yüzden onu yapaylığın kölesi haline getirmektedir. Kadın ne salt fizik , ne de salt anti-fiziktir; ve bu iş yalnız maşayla saç kıvırmaın , balmumuyla kıl almanın uygulandığı uygarlıklarda değil kara derili kadınların yaşadığı Afrika yaylalarında, Çinde ve dünyanın dört bir yanında da böyledir. Kadın erkeğin ne kölesi ne de sadece ona hizmet etmekle ve doğurmakla görevli bir varlıktır. Kadın bütün özgünlükleriyle birlikte kainatın ve insanlığın temelidir.
Ermişin bizlere söyleceği çok sözü varmış. Sayfa sayısı az ama her cevabı dolu dolu cümleler içeren bir kitap, ermiş... “Acınız, anlayışınızı kuşatan kabuğun kırılışıdır.” Diyor mesela..Sevgi ile ilgili şöyle söylüyor; "Sevgi gelip sizi bulmuşsa, 'Tanrı'yı yüreğimde taşıyorum' demektense, 'Tanrı'nın yüreğine eriştim' deyin. Ve hiç bir zaman sevgiye yön verebileceğinizi düşünmeyin, çünkü sevgi, eğer sizi o değerde bulmuşsa, kendi yönünü kendi çizecektir." Evlilikle İlgili;
"Hep yanyana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın;
Çünkü Tapınağı taşıyan sütunlarda birbirinden ayrıdır.Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez." Çocuklarla İlgili;
"Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler,
Sizler aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir ama sizden değildirler,
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır." Vermekle İlgili;
"Kimileri, pek çok mal mülk sahibi oldukları halde ancak pek azına kıyıpta verebilirler. Üstelik bunları da salt gösteriş olsun diye verirler. Oysa bu içten pazarlıklı veriş, verdiklerinde bereket olmaz. Kimileri de ellerinde pek az olmasına karşın çıkarır olanı biteni verirler." Ve güzellikle ilgili; Nerede arayıp, nasıl bulacaksınız güzelliği; güzellik bizzat yolunuz ve rehberiniz değilse? Ve güzellikten nasıl söz edeceksiniz, sözlerinizi dokuyan o değilse????
Kitap sanki bir matruşka ! Hasan Ali Toptaşın’ın okuduğum ilk kitabı gölgesizler oldu. Beynim allak bullak oldu sanki kim nerede ne yapıyor ne oluyor diye sorarak okudukça okudum kitabı ..oradan oraya sürüklendim durdum adeta. Çoğu zaman ne olduğunu anlamadım çözemedim okuduğum sayfalar havada kaldı ama bunlara rağmende esrarengiz bir tadı vardı bu kitabın. Okudukça kaybolsanda bırakmak istemediğin bir his beliriyordu. Gerçektende gölgesizler adını tam anlamıyla karşılıyordu. Birden bire kaybolmalar sonra tekrar ortaya çıkmalar, ani ölümler, kaçışlar .... ve Nuri bileği Ceylan filmlerinde ki gibi bir köy, sanki insan Yok gibi soğuk..
Sayfa sayısı çok az olmasına rağmen öyle dolu dolu bir kitaptı ki şaşırdım doğrusu. Söylenmek istenen her şey net bir şekilde ortaya konmuş ve akıcı bir şekilde ifade edilmiş. Bu da çevirmenin iyi olduğunu da gösteren bir şeydir aslında. Kitapta verilen istatistik bilgilerle kimin ne kadar zengin olduğu kimin ne kadar açlık sınırında sistem ile boğuştuğunu gözler önüne sermiş Bauman. Diğer bir kaç kitabına bakarak daha rahat okunan bir kitap oldu benim için. Tavsiye ederim özellikle de sosyolojiyle ilgilenen ve öğrenmek isteyen herkese.
