Hemen alışılmadığını kendimde göstermiş de oldum (:
Gün boyunca, çoğu belki aynı olsa bile 50-60 bin düşünce geçiyormuş aklımızdan. Peki bunların kaçı olumlu düşünce? Hangi düşüncemizde kendimizle olan güzel bir iletişimimiz var? Hangi düşüncelerimiz kendimizi veya hayatı gerçekten sevmekten oluşuyor? Hangi düşüncemizde gülümsedik veya içimiz ferahladı?.. Aklımızdan geçirdiğimiz düşünceler bizim
Bazen bir çiçek olmak isteyebilir insan Sonra yağmuruna aşık olup Her bahar onunla ölüp Her bahar yine o yağmura âşık olmak. Her son bir başlangıç ve her başlangıç bir sondu aslında.
Reklam
“Bu dünyada neyi çok istersen, o senin imtihanındır.” Kendi kendime hep şu soruyu sorarım: Bu hayattan ne öğrendin vedat ? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur bence çünkü insan her döneminde bu soruya ayrı bir cevap verir. Bu hayatta ne öğrendin sorusuna bu aralar kendi kendime şöyle diyorum; insan hangi alanda yetersiz ve zayıfsa ordan imtihan
Bazen bir saat gecikirsin, bir yıl kaybedersin.
Yanlış bile olsa adım adım kararlar al. Bazen az, bazen çok bedel ödemek zorunda kalabilirsin. Ama aldığın her karar ile ne yapıp ne yapmaman gerektiğini öğreneceksin.
Eğer bir insan mutsuzsa onu hiçbir şeyle mutlu edemezsin çünkü mutluluk bir karardır. Köşkler, yatlar, katlar hatta mevki, başarı, sevgi bile bazen insanı mutlu edemez.
Reklam
Bazen hiçbir şey beklemeden, benim bunu yaşamam gerekiyor deyip bir kör dövüşünde bulmalı insan kendisini
Hislerimizi neden bastırırız?
Bazen hislerimizin bize getirilerine karşı sorumluluk almak istemeyebiliriz. Örneğin birine karşı kırgınlık hissedebiliriz ancak yüzleşmek istemek bu var olan soruna karşı bir şeyleri de devamında getirebilir. Örneğin kırgın olduğumuz kişi ile konuşmamız gerekebilir ya da bu mesele üzerine durmakla beraber gelen ruhsal sıkıntıyı üstlenmek gerekebilir. Fakat bunlara yer açmak sorumluluk gerektirir. Bunu yapmak istemeyebiliriz. Diğer bir sebep ise yaşadığımız, gördüğümüz, şahit olduğumuz ve kötü olarak algıladığımız dış dünya olaylarına nazaran kendi duygularımızı yaşama, kendimize temas etme konusunda duygularımızın varlığına o değeri vermek istemeyebiliriz. Örneğin " Şöyle şöyle kötü olaylar yaşanıyor. Benim üzüldüğüm şeye bak" gibi... Bir diğer sebep duygularımızı yaşayabileceğimiz ortam, kişi veya durumların olmadığı ya da olmadığını düşündüğümüz şartlarda var oluyorsak genelde erteleme veya maskeleme eğiliminde olabiliriz. Örneğin kendimizi rahatça açabileceğimiz aile bireylerimizin ya da arkadaşlarımızın olmadığını hissetmek, kişilere ve ortamlara dair aidiyet hissetmemek. Son olarak doğru duyguya temas edememe, doğru duyguyu fark edememe ve sürekli döngüye girip durma. Örneğin yas yaşamamız gerektiği bir dönemde öfke duygusunu ortaya çıkarmak ve olası olumsuz tepkiler nedeniyle öfkeyi bastırmaya çalıştıkça yeniden öfkenin çıkması ve bunun döngüye girmesi sonucunda asıl duguyu fark edememek ya da yüzleşmek istememek. Daha da çoğaltılabilir :))
Freud / İnsanın 'güdüsel yaşamı'
İnsanın 'güdüsel yaşamı' derken neyi kastediyorsun?" "Davranışlarımızı her zaman aklımız yönetmez. Bu yüzden insan 18. yüzyıl rasyonalistlerinin düşündüğü ya da umduğu ka- dar ussal bir varlık değildir. Düşüncelerimizi, rüyalarımızı ve eylemlerimizi çoğu zaman akıl dışı dürtüler belirlemektedir. Bu dür- tüler içimizde çok derinlerde yatan güdü ve ihtiyaçların ifadesidir bazen. Örneğin yetişkin insanların cinsel güdüleri bebeğin meme emme ihtiyacı kadar asli ve önemlidir."
Sayfa 485 - Pan
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.