"Okullarımızda resim ve müzik dersleri 'olsa da olur, olmasa da olur' kabilinden bir 'angarya' gibi algılanmakta, bazı veliler daha ileri giderek bu dersleri sadece kabiliyeti olanlara vermenin gerekli olduğu, öteki öğrencileri boşuna bu işlerle uğraştırmanın vakit kaybı sayılacağını bile söylerler. Öğrenci ne bakmayı öğrenir ne görmeyi. Güzel ile çirkin arasındaki farkı fark edemez; iyiyi kötüden ayıramaz. Kendini toplumun genel beğenisine, modaya teslim eder. Sosyal ilimlerden, Din derslerinden gereği gibi donanım kazanamadığı için; güzel sanatlardan nasibi olmadığı için, yontulmamış bir odun gibi kalır. Bu durum davranışlarına, kararlarına, ilişkilerine sirayet eder. Merhametten yoksun, incelikten nasipsiz, kaba, kırıcı geçimsiz uyumsuz, çıkarcı bir tip olup çıkar."
Sayfa 160 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
ayet hadis dışında şimdiye kadarki en mühim alıntım
Çilem... O hadiseden sonra yaş her türlü meyve yiyemedim. Yemek arzuluyordum fakat boğazımda kalıyor. Bin müşkülatla yutsam kusma hissi geliyor çıkarıyorum...
Sayfa 9
Reklam
Bitmeyen ergenlik
Galiba yaptığımız hata, ya çocuğu yetişkin olarak görüp ondan boyundan büyük işler beklemek ya da onların bazı olumsuz davranışlarını, ergenlik başlığı altında yumuşatmak. Popüler kültüründe tesiri ile çocukluğu uzattıkça uzatıyoruz, yani dengeyi bir türlü kuramıyoruz. Çocuklar ergenliğe girince çıkmak bilmiyorlar.
Kelime -i Tevhidin Sahih Olmasının Şartları
Kelime-i Tevhid-i ancak şuurlu bir şekilde ve tam bir inançla söyleyenler Müslüman olurlar. Akaid hususunda taklid caiz olmadığı için inanç esaslarını her Müslümanın bilerek ve farkında olarak iman etmesi şarttır. Kelime-i şehadet getirip (icmali imanla)müslüman olan kişinin imanını sürdürebilmesi için o kişide şu şartların bulunması gerekir.
Sual ediyorsunuz: Bazı rivayetlerde vardır ki; "Bid'aların revacı hengâmında ehl-i iman ve takvadan bir kısım suleha, sahabe derecesinde veya daha ziyade efdal olabilir" diye rivayetler vardır. Bu rivayetler sahih midir? Sahih ise, hakikatları nedir? Elcevab: Enbiyadan sonra nev'-i beşerin en efdali sahabe olduğu, Ehl-i Sünnet ve Cemaatın icmaı bir hüccet-i kàtıadır ki; o rivayetlerin sahih kısmı, fazilet-i cüz'iye hakkındadır. Çünki cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercuh racihe tereccuh edebilir. Yoksa Sure-i Feth'in âhirinde sitayişkârane tavsifat-ı Rabbaniyeye mazhar ve Tevrat ve İncil ve Kur'anın medh ü senasına mazhar olan sahabelere, fazilet-i külliye nokta-i nazarında yetişilemez. Şu hakikatın pekçok esbab ve hikmetlerinden, şimdilik üç sebebi tazammun eden üç hikmeti beyan edeceğiz: Birinci Hikmet: Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü sülûke mukabil, hakikatın envârına mazhar olur. Çünki sohbette insibağ ve in'ikas vardır. Malûmdur ki: İn'ikas ve tebaiyetle, o Nur-u A'zam-ı Nübüvvetle beraber en azîm bir mertebeye çıkabilir. Nasılki, bir sultanın hizmetkârı ve onun tebaiyetiyle öyle bir mevkiye çıkar ki, bir şah çıkamaz. İşte şu sırdandır ki, en büyük veliler sahabe derecesine çıkamıyorlar. Hattâ Celaleddin-i Süyutî gibi, uyanık iken çok defa sohbet-i Nebeviyeye mazhar olan veliler, Resul-i Ekrem (A.S.M.) ile yakazaten görüşseler ve şu âlemde sohbetine müşerref olsalar, yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünki Sahabelerin sohbeti, Nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) nuruyla, yani Nebi olarak onunla sohbet ediyorlar.
Makamın iktiza ettiği hal
merhum Rahmi Sultan ile beraber bir câmi-i şerîfte birkaç cemâatle bulunmakta iken, sukùt-u hâl-i murâkabeye varıldı. Bazı velîler rûhâni teşrîf buyurdular. Nihâyette, siz Üstadım teşrîf buyurdunuz. Bir cezbe-i Rahmân zuhûr ile uyandım, kendime geldim. Barla Lâhikası
Reklam
84 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.