Üç erkeğin, içinde sadece iki milyon kadın olan izole bir ülkeye keşif yolculuğunu anlatıyor kitap. Kadınlar Ülkesi' nin geldiği noktaya geliş yolculuğunu okumak, sorun durumunda kurulabilecek en basit mantıkla çözüme yönelik düzenli ve sistematik çalışmanın yarattığı ütopyaya şahit olmak; insanda olması gereken olması gerektiği noktaya ne kadar da kolaylıkla geldi hissi yaratıyor. Tabi bu kolaylığı kitapta o kadar olağan işlemişler ki günümüz insanı olan bizi de içinde bulunduğumuz karmaşanın anlamsızlığını düşünmeye itiyor.
*
Kitapta sürekli olarak geçen "anne, annelik" kavramını günümüz annelerinden bağımsız, ayrı bir kavram olarak düşünmek gerçekten çok zor. Bazı noktalarda gerçekten sabır sınayıcı olabiliyor.
*
Kadınlar Ülkesinde sürekli "biz" olmak üzerine kurulu bir toplumsal düzen anlatılıyor. Kurgulanan ülke mükemmel fakat asla bireyselliğe yer yok; üstelik buna ihtiyaç hisseden de yok.
*
Bu ülke de yaşamak ister miydim?
Orada doğmuş olsam dışarı bir adım dahi atmak istemezdim. Fakat durduğum noktadan bakınca bireyselliğimi böylesine feda edip, bundan mutluluk duyamam. (İncelemede böyle sorular sorup cevap veriyor muydunuz, bilemedim. ️ )
*
Kitabın sonunda ise devamına dair verilen vaatler bir noktada kesiliyor. Benim konuyla ilgili yorumum: "Bu insan beynine yapılan bir işkence, beni böyle ortada bırakamazsın ️"
*
Keyifli okumalar.