Kader, doğum ile ölüm arasındaki aksiyondur ve yaşamın gizemini içerisinde barındırır. O gizem ise bizleri, dağlardan akan ırmak gibi sürükler bilinmezliğe. Yıllarca cephelerde
bulunup burnu bile kanamadan evinde döndüğünde, sandalyeden düşüp ölmektir belki de ka-der. Kaderin oyunu, kaderin cilvesi gibi deyimlerdir sıradışı yaşamların en güzel tanıtımı. Bir kriteri yoktur kaderin, deli dolu kavramdır. Belki de bilinmezliğin en uç noktasıdır. Bu yüzdenn sıradışı yaşamlar hep kaderle kardeş kavramlar olmuşlardır. Bazen kişi kendi seçimini yaşar-ken, bazen de başkalarının seçimini yaşamak zorunda bırakılır.
Biz buna da kader demişiz. Yoksa en zor zamanlarımızda bizi avutan bir kavram mıdır?
Bir şeyi başardığımızda, biz yaptık diyebiliyoruz ancak başaramadığımızda belki de sığındığı-mız bir gerekçeli kavramdır bu kader..
Can yurtdışında muhabirlik yaparak hayatını devam ettirirken artık kaldıramıcağı sınıra dayanıp annesini, senelerdir gitmediği köyünü ziyaret için memleketine döner. Aklında sadece ziyaret vardır fakat olaylar onu orda kalmaya iter. Küçük bir dükkan açar ve halkla kaynaşmaya başlar. Fakat bu onun kendi işi değildir. Tanıştığı insanlarında teşfiki ile tekrardan gazeteye döner ve kendisine bir gazete açar.
Dünyanın kötüsü biter mi ?
Burdada bulur dolandırıcısı ,düzenbazı ama Can o devrimci , iadealis ve insanı tarafıyla hepsiyle mücade eder fakat öyle bir hayat bekliyordur ki onu belkide buzaman kadar haberini yaptığı acılar bile hafif kalır kendininkinin yanında..