Erimek belirsizce her şeyde Karışmak sulara, yıldızlara Sinmek kokusuna mor menevşenin Yanmak damar damar nefes nefes Yaşamak tükene tükene.
Ne güç sıyrılıp çıkmak uykulardan Ömrü koptuğu yerden bağlayabilmek ne güç Ne güç varabilmek birdenbire Günün, güneşin lezzetine Karanlık bulaşıyor insanın etine Ve rüyalar tütüyor hala sinsi sinsi içimizde bir yerde.
Reklam
"Ölüm Allah'ın emri ne denir İnsan eliyle ölmek insana ağır gelir."
Bilgi YayıneviKitabı okudu
Sarhoşum Caddenin göbeğine oturmuşum Aklıma eserse sırt üstü yatabilirim Nara atabilirim Kem gözler umurumda değil Ben kendi gözlerimden kurtulmuşum.
... Ömrümüz ne felaket, ne saadetti Arzularımız çerden çöpten Dilimiz hazdan Dinimiz oyundan Dünyamız acımaktan ibaretti.
Reklam
Olgun bir dut ağacı gibi sarsılan göklerimden Rüyalar dökülüyor, Yıldızlar dökülüyor ... Bir yıldırım hızı ile toprağa saplanıp kalan çocukluğum, Kızıl bir havuç gibi yerinden sökülüyor. Ve yemyeşil bir yılan gibi deri değiştiriyor arzularım ...
... Başlarımız Kaf dağına değmiş Başlarımız Kaf dağından aşıyor: Koşuyoruz. Atlarımız ne Arap, ne Acem Ne de Hind masallarından inme, Atlarımız nazlı söğüt dallarından yontulmuş Kamçılarımız söğüt özüyle yuğrulmuş: Koşuyoruz. Kiraz ayı geliyor çocuklar! Önümüzdeki dağlar şaha kalkıyor. Dağlar doğruluyor Gökler şaha kalkıyor, gökler doğruluyor. Göklerde nur topu gibi bir bahar yuğruluyor. Ağzımızda ıslak söğüt dalından yontulan düdük mucize Altımızda söğüt dalından yontulan taylar bir kuş Önümüzde rüyalara sığmayan saraylar sır olmuş Uçsuz bucaksız masal sarayları, geliyoruz!
İğde ağacı kokusu :)
İçimden geçen yollardan birinde koşuyorum Sarı gül kokuyor. Sarı gül kokan bir yolda koşuyoruz içimiz yemyeşil, içimiz mosmor. Karşımızda bir bulut uçuyor: Altın tozundan Atlarımız yemyeşil bir söğüt dalından koşuyoruz Kiraz ayı geliyor! Çok uzaklarda bir iğde ağacı Korkunç bir sükun ile nefes alıyor Çok uzaklarda iğde ağacı hangi bahçededir? Muamma!
Hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin, Hele bir kerrecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk ...
Reklam
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Hele bir kanatlansın ufuklar, Hele bir içini çeksin orman, Hele bir kere güneşler yansın, Kertenkeleler üşümesin, Hele bir kere toprak kansın, Mevsim demlensin, Hele bir ballansın bögürtlen dikenleri! Gelincikler bedava, Gökler sahipsiz Bahçeler zilzurna ... Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Dudaklarında kalın kabuklu bir portakal kokusu, Tabanlarında, kınalı keklikleri bol dağların rüzgarı karıncalansın...
Başımı bir yaz öğlesinin dizlerinde unutup Ayaklarımı mavi çakıl taşları dolu berrak Bir uykuya uzatarak: Uyumakl
Yarab! Gökyüzünde bir yerde saklı çocukluğumuz Dokunma! nasılsa unutmuşuz Dokunma sımsıkı kapalı dursun Senin sırrın, Bizim çocukluğumuz. Ve cinnet: Öteden beri kapı komşumuz
Haydi, kapat o kara zeytin gözlerini... ve terk et benliğini, okşamalarıma.
... Aslını ararsan; Biz bu dünyada her şeyi olmuş bitmiş bulduk. Gökyüzü çoktan çatılmış Toprak yuğrulmuş sıcağı sıcağına Petekler dolmuş ağzına kadar Narlar yarılmış Aslını ararsan Ne mevsimlerin birbirine değdiği yeri Ne bulutları ne karanfilleri Ne yıldızların, niçin uçtuğunu Ne de insanların niçin göçtüğünü biliriz. Aslını sorarsan Biz bu dünyada her şeyi olmuş bitmiş bulduk Hayatı kırk yıllık bir dost gibi yanıbaşımızda Ölümü göz kapaklarımızın eşiğinde Ve adlarımız ibibik kuşu gibi başımızın üstüne konmuş!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.