Çağdaş yazarlarımızdan Tuğba Doğan ile tanışma kitabım Nefaset Lokantası. Son zamanlarda çokça okunan bir metin olmasına rağmen seveni de sevmeyeni de oldukça fazla. Ben de merakla başladım ve çok beğendiğim bir kitap oldu.
Kitabın arka kapak yazısında sanki derli toplu bir hikâye okuyacakmışız izlenimi alsam da, aslında son derece dağınık bir metin. Zamanda sıçramalar, geçmişle bugün arasında sıkışmalar çok fazla. Metnin sonunda her şey toparlansa da başlangıçta bazı şeyler kafa karıştırıcı gelebilir.
Başkarakterimiz Salih, çalıştığı gazeteden kovulur ve bir süre işsiz kaldıktan sonra yurtdışına gitmeye karar verir. Bu temelli bir kaçıştır aslında. Hikayemiz böyle başlasa da devam ettiği konular ve yazarın bu konuları ele alış şekli son derece derin ve incelikli. Aşk, aile, arkadaşlık, vicdan, geçmiş ve gelecek gibi insani pek çok konuya değiniyor yazar.
Metin herkese hitap etmeyebilir. Fakat ben çok keyifle okudum. Ayrıca, iddialı bir benzetme olacak ama, yazarın kalemi bana Yusuf Atılgan’ı anımsattı. Metin radarınıza girdiyse hiç bekletmeyin derim. Okuyacak olan herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
“İnsan metruk bir geleceğe yakalanabilir, onun tarafindan köşeye sıkıştırılabilir. Hafıza bir intikam makinesine dönüşebilir ve kişiyi hayatının geri kalanı boyunca sadece yaşanmış olanla değil, hiç yasanmamış anılarla da durmadan avlayabilir. Istırapların en büyüğü bu olmalı. Asla bilinemeyecek yaşantıları özlemek, geçmişin değil geleceğin nostaljisi. İşte yaşaması bitse de gömülemeyen budur.”