Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir.
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah, bir de bakarsın odan güneşli
Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer sarişini seversin
Aşk yaşayanlar içindir.
•
❝
—...sevmekten vazgeçmeli ya da sevdikleri ona gelinceye kadar beklemeli.
—Bozulan evliliklerde birisi yürümeyi bırakırsa diğeri aynısını yapmak zorunda bırakılır. Ve kadın ya da erkek beklerken, diğer sevgiler ortaya çıkar...
❞
•
İnsan ölümü her yerde gönül rahatlığıyla beklemeli...
Önce kendini tanımalı insan. Kendi içinden başlamalı seyahatine. Dünyanın yollarına ovalarına, dağlarına adım atmadan önce, kendi iç dünyasının yollarında yürümeli, dağlarını aşmalı, ovalarından geçmeli. Bu yüzden insana yöneltilen en kadim çağrı şu olmuştur:Kendini bil. Başka şeyler öğrendiğinde bilgin olabilirsin. Ama Bilge olmak için kendini
“Şimdi farz et ki Boğaziçi’nde, ya da mesela Adalar’dayız... Deniz yok mu deniz? En sıcak havalarda bile insana can verir. Serin... mavi... hoş... Hâlbuki burada poyraz çıkacak diye ta saat sekizi, dokuzu beklemeli... Duman, duman... Külhan gibi... Sonra manzaranın sınırlı olması, monotonluğu... Düşün Suad: Bir sandalımız olurdu. Sabahları erken, ya da akşamları geç vakit sen şemsiyeni kapardın, ben küreklere sarılırdım... Mehtap olsun olmasın, oranın geceleri ne güzeldir...”