Çocuk dediğin, ölümü öğrenince büyür, gibi bir cümlenin de bu mezarlıkta bir anlamı yoktu. Çünkü eğer ölümü öğrenince büyüyorsa, mezar temizleyerek para kazanınca ne oluyordu? Altı yaşındakiler ya da duvardan atlamak için Süreyya gibi boyunun uzamasını bekleyenler? Onlar ne kadar büyümüş olacaklardı? Belki de büyüyemeden ölmüş sayılmalılardı. Böylece toprağın altıyla eşitlenmiş olurdu üstü. Herkes ölür ve konu kapanırdı. Ama olmuyordu. Çocuklar, temizledikleri mezarların üzerinde uyuyakalınca hiçbir şey olmuyordu. Güneş batınca, mezarların arasında saklambaç oynamaya başlayınca da bir şey olmuyordu. Hiçbir şey hissetmiyorlardı. Hiçbir şey eksilmiyor ya da bozulmuyordu. Bunun farkına en çabuk varan da yine onlar oluyordu. Belki de eksilme ya da bozulma buydu: Hiçbir şey hissetmemeleri...
Hayat ki akıp gider Bulanık bir su gibi,
Korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi...
Çabalama... Kabul et onu olduğu gibi!
Hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir...
Kısa hikâyelerden ve fotoğtaflardan oluşan kitap, akıcı ve farklı değişik bir anlatıma sahip. Genel olarak aşkta hayal kırıklığı ve aldatılanlara yer verilmiş. Fakat aşkına sahip çıkanlar, gelmeyecek olsa bile bekleyenler de vardı.
Keyifle okudum.
Aşk HikayeleriMine G. Kırıkkanat · Om Yayınevi · 200025 okunma
- Ayakkabılarınızı çıkarın.
Çıkarıp yalınayak geçiyorum; gene ötüyor! Arkamdaki kuyruk uzadı. Peşim sıra bekleyenler bana gıcık olmaya başladılar. Polise dedim ki;
- Üstümde metal yok, ama benim ruhum "heavy metal"!
'Zaman ne gelir ne gider Mîkâyyûn. Zaman ne ordadır ne de burada. Yarın, geçmişte yaşayanların üzerine doğmayacaktır. Dün de yarının gelişini bekleyenler için bir ölümdür.'
Bekle beni döneceğim
Bütün gücünle bekle.
Bekle, sarı yağmurlar
Hüzün getirdiğinde.
Bekle, karda, tipide
Bekle, bunaltırken sıcak
Bekle, kimseler beklemezken
Geçmişi unutarak
Bekle, uzak yerlerden
Mektup gelmez olduğunda,
Bekle, birlikte bekleyenler
Beklemekten usandığında.
Konstantin Simonov