Ölen insan, Allahıyla baş başa kalmıştır. Artık bizim ona yardımımız dokunmaz." "Dualanan, töreni yapılan bir ölünün sizinle ilişiği kalmaz. Ama Esasında onu savunmak benden çok sana düşerdi. Sen ki onun rehberiydin. Tarikatta rehberlik, babadan önde gelir. Ama sen, adı kötüye çıkmış taliplere rehberlik edip şanını lekelemek
Bektaşi Tarikatı
... Ey talip! Allah, Muhammed, Ali ve On İki İmam'a iman getir. Mezhebini bir bil. Hakiki mürşidin Ali, rehberini Muhammed bil. Yalan söyleme, haram yeme. Dedikodu etme. Şehvetperest olma. Eline, beline, diline sahip ol. Kibir ve kin tutma. Kimseye haset etme. Gördüğünü ört görmediğini söyleme. Elinle koymadığın şeye yapışma. Elinin ermediği şeye el uzatma. Sözünün geçmediği yere söz söyleme...
Reklam
436 syf.
7/10 puan verdi
Tarihin tozlu sayfaları içinde yeniçerinin ne demek olduğunu Bektaşi tarikatı bilmediğimiz yanlarını gösteriyor. Kitap Michaul oğlu Petru'nun, yeniçeri Arif Ağa'ya esir olup daha sonra Bektaşi tarikat ına girip gözlemci bir bakış açısıyla olup bitenleri anlatıyor. Daha sonra anlatıcı Arif Ağa nın oğlu Sabit oluyor. Güzel keyifli bir romandı.
Son Yeniçeri
Son YeniçeriReha Çamuroğlu · Everest Yayınları · 2012556 okunma
Yeraltına bu birinci inişten yirmi yıl sonra,Bektaşiler tekrar İstanbul'a dönmüştüler; ama bu sefer Nakşibendi tarikatinin kisvesiyle. Atatürk'ün Cumhuriyet'ten sonra bütün tarikat faaliyetlerini yasaklayacağı zamana kadar,seksen yıl boyunca,Bektaşiler, dış dünyaya kendilerini Nakşi olarak göstermişler,ama kendi aralarında sırlarını daha derine gömerek,Bektaşi olarak yaşamışlardı.
Osmanlida tarikatlar
Ulema ve meşayihin yaptığı toplantının kararlarına göre, uzun bir süre Bektaşî tekkesine Nakşîbendî, Kadirî ve Saadîye tarîkatı mensupları bir nevi kayyum olarak atandı. Katledilenler yanında, sürülenler oldu ve sürgünler Anadolu'daki katı Sünnî zihniyetin hükmettiği şehirlere yollandı. Yeniçeriler yanında Bektaşîler, öyle sanılanlar, sanılanlarla ilişkileri olanlar takibata ve şedît cezalara uğradı.
Esnafların durumu üzerine
“Haziran günlerinde, hiç kimse, mülkiyeti kurtarma uğruna ve krediyi yeniden tesis etme uğruna, Paris küçük-burjuvaları, kahveciler, lokantacılar, şarap satıcıları, küçük tacirler, dükkancılar, zanaatçılar vb. kadar bağnazca savaşmamıştı. Dükkan, bütün kuvvetini toplayarak sokaktan dükkana geçişi yeniden sağlamak için barikata karşı yürümüştü. Ama barikatın ardında dükkanın müşterileri ve borçluları, önünde ise alacaklıları vardı. Ve barikatlar devrilip işçiler ezildiğinde, ve mağazaların bekçileri zafer sarhoşluğu içinde yeniden dükkanlarına koşuştukları zaman, dükkan kapısının, mülkiyetin bir bekçisi tarafından, kendilerine birtakım gözkorkutucu kağıtları uzatan resmi bir kredi memuru tarafından kesilmiş olduğunu gördüler: vadesi geçmiş poliçe, vadesi dolmuş senet, vadesi gelmiş bono, batmış dükkan ve batmış dükkancı buldular... Küçük-burjuvalar, işçileri yenmekle, kendilerini kuzu kuzu alacaklılarının ellerine teslim etmiş olduklarını büyük bir dehşetle anladılar.” “Alt orta sınıf, küçük imalâtçı, dükkâncı, zanaatçı, köylü, bütün bunlar, orta sınıfın parçaları olarak varlıklarını yokolmaktan kurtarmak için, burjuvaziye karşı savaşırlar. Bunlar, şu halde, devrimci değil, tutucudurlar. Hatta gericidirler, çünkü tarihin tekerleğini gerisin geriye döndürmeye çalışırlar. Kazara devrimci olsalar bile, proletaryaya katılmak üzere olduklarından ötürü böyledirler; şu halde, o andaki çıkarlarını değil, gelecekteki çıkarlarını korumakta, proletaryanın bakış açısını edinmek için kendilerininkini terketmektedirler.”
Sol YayınlarıKitabı okudu
Geri137
376 öğeden 371 ile 376 arasındakiler gösteriliyor.