İnsanlara yukarıdan bakmak gerek. Işığı söndürüp pencereye geçiyordum. Yukarıdan birisinin onları gözleyeceğini akıllarına bile getirmiyorlardı. Önden görünüşlerine dikkat ederler, bazıları da arkadan görünüşlerine, ama bütün gösterileri bir yetmişlik seyirciler için hesaplanmıştır. Zaten kim kalkar da bir melon şapkanın altıncı kattan görünüşünü düşünür? Omuzlarını ve kafalarını canlı renkler, göz alıcı kumaşlarla savunmayı bir yana koyarlar. İnsanoğlunun bu büyük düşmanıyla savaşmayı bilmezler: Kuş bakışı görünüşle. Eğiliyordum ve gülmeye başlıyordum. O kadar gurur duydukları eşsiz, benzersiz şu "ayakta olma durumu" neredeydi şimdi? Kaldırıma yapışmış eziliyorlardı; yarı sürüngen iki uzun bacak omuzlarının altından çıkıveriyordu.