Zaten, zengin insanların eğitimlerinin gitgide daha incelikli hâle gelmesi ve onlar ile fakirlerin kaba zorbalığı arasındaki uçurumun daha da açılması yüzünden ortaya çıkan kendilerine has eğilimleri, onların hatırı sayılır derecedeki toprağı kendi çıkarları doğrultusunda parsellemeye itiyor. Örneğin, Londra daki güzel arazilerin belki yarısı davetsiz misafirlere kapanmış durumda. Bu, yüksek eğitim sürecinin uzunluğu, masrafı ve zenginlerin incelikli zevklerine göre artan olanaklar yüzünden iyice genişleyen uçurum, iki sınıf arasındaki değiş tokuşun ve türümüzün sosyal tabakalara göre bölünmesini geciktiren sınıflar arası evliliklerin sıklığını azaltacak. Böylece sonunda, toprağın üstünde zevk, konfor, güzellik peşinde koşan varlıklılar ve altındaysa işlerinin getirdiği koşullara sürekli uyum sağlamak zorundaki işçiler, yani yoksullar kalacak. Bir kez aşağı indiler mi kuşkusuz mağaralarının havalandırması için azımsanmayacak miktarda bir kira ödemeleri gerekecek ve eğer reddederlerse açlıktan ölecek ya da borç batağında boğulacaklar. Sefil ve isyankâr bir tarafa sahip kişiler ölecek, nihayet o sabit denge sağlanınca hayatta kalanlar yer altı dünyasının koşullarına ve Üst Dünyalılar da kendilerininkine uyum sağlayarak mutluluk içinde yaşayacaklar. Bunu düşününce zarif güzellik ve arkasından gelen solgun benizlilik, bütün bunların doğal bir sonucuymuş gibi geldi bana.