"Kalbimi kelimelerle doldurdum. Mektuplarım onun için parmaklarını yakıyor. Dudaklarını da yakacak. Dudaklarını ve bütün varlığını. Ben pervane değil, ateşim. Kıskanıyorum kelimeleri. Birer kelebek gibi sana uçuyorlar. Kelimeler senin kokunla sarhoş... Kimsin sen? Kadın veya serap. Tanrı'yı kıskanıyorum: seni beraber yarattık. O başladı, ben tamamladım. Sevmek yaratmak demektir."
Kapakta Cemil Meriç var. Aslında derginin tamamının Cemil Meriç üzerine kurulu olduğunu düşünmüştüm ama öyle değilmiş. İlk birkaç sayfada Cemil Meriç'in hayat hikayesini, kendini Türkiye'ye adamasını, oğluyla olan röportajını okumuş olsak da diğer sayfalarda daha farklı şeylerle karşılaştım.
Hayatımda ilk defa kafkaokur dergisi okudum. Belki de o gün öğretmenim hediye etmeseydi, hiç elime bile almayacaktım. Öğretmenim hediye etti falan filan ama evde öylece duruyor. Benim de elimde başka okuyacak kitap yok, e başlayayım madem dedim ve elime o alış o alış.
O kadar güzeldi ki böyle bir şey beklemiyordum. Yazarlarla olan röportaj kısımları sıkıcı gelir falan diyordum ama o kısımları bile keyifle okudum. İçindeki alıntılar beni çok etkiledi. Öykü, anlatı, şiir, röportaj ve daha bir sürü şey... Çok keyifli bir zaman geçirdim elimde olduğu anlarda. İyi ki almışım elime.
Bundan sonra da hiçbir sayısını kaçırmayı düşünmüyorum. Hatta yarın 3 tane daha alacağım. Ben siz de seversiniz diye düşünüyorum. Okuyacaklara iyi okumalar.
Kalbimi kelimelerle doldurdum. Mektupların onun için parmaklarını yakıyor. Dudaklarını da yakacak. Dudaklarını ve bütün varlığını. Ben pervane değil, ateşim. Kıskanıyorum kelimeleri. Birer kelebek gibi sana uçuyorlar. Kelimeler senin kokunla sarhoş. Saçlarını okşayan rüzgarı kıskanıyorum. Tenine sarılan entarini kıskanıyorum. Saçlarında dolaşan tarağı kıskanıyorum. Anlıyor musun? Aynanı kıskanıyorum. Yatağını kıskanıyorum. Yılları kıskanıyorum. Kimsin sen? Kadın veya serap. Tanrı’yı kıskanıyorum. Seni beraber yarattık. O başladı, ben tamamladım. Sevmek yaratmak demektir.
Gözlerine hapsoldum çıkış yokmu kafesten
Bu aşk limanında bizden başka kimse yok
Yakomozlar gözlerimizdeki ışıkla birleşiyor
Sen ben ve deniz
Limandaki taşlar üzerindeyiz
Suskun dillerimiz niyetli
Bakışlarımız keskin ve istekli
Martılar dönerken gökyüzünde şahitlik ederler aşkımıza
Saatlerce suskunuz
İnleyen nağmeler benim kalbimden sana geçiyor
Uzaktan geçen gemi bize siren çalıyor
Dalgalar aşk şarkımızı söylüyor
Ben sen varsın diye bu limana gelirim
Birlikte oturduğumuz taştarda oturup
Seni düşünürüm
Hissedermisin beni sevdiğim
Kalbine düşermi ateşim
ABİ İKİ ÇAY, BİR DE ELLİ İKİ GETİRIVER SANA ZAHMET
22 kısa hikâyeden oluşan kitaba, "Mahalle Kahvesi"nden giriş yapıyoruz. Mahalle Kahvesi'nin en akılda kalıcı yanı Sait Faik'in gözlemciliğini zirveye çıkarmasıdır. Ayrıca Sait Faik bunu, kahvede en azından bir saat bile bulunmuş herkesin fark edeceği üzere oldukça gerçekçi şekilde aktarmıştır. Bu hikayeyi okurken benim aklıma, okuldan