Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Muzaffer İzgü, Kamuran Şipal…..veya Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Şener Şen, Hakkı Bulut, Haluk Levent, Yaşar ….. Bu kadar başarılı, ünlü kişiler yetiştiren bir coğrafya düşünün.
Nasıl ki topraktan verim almak, ürün yetiştirmek için gübreye ihtiyaç varsa, insanlar için de gübreye ihtiyaç vardır. Yaratıcı olan insanın yani sanatçının gübresi de yokluk, acı, açlık, adaletsizlik, kavga, yarış, farklı kültürler, değişik insanlar tanıma.. Bir coğrafya düşünün, kültüründe toprak var, Arap, Kürt, Türk, Ermeni.. değişik milletlerden insanlar var, sıcak var, Rakı var yeri gelince de kavga var. Babasının doğum günü için, kucağındaki bebeği ile sigara dumanının içinde, alkollü mekanda gece yarısına kadar eğlenenleri bizzat gördüm. Kitaptan tam anlamıyla zevk alabilmek için bu bölgenin kültürünü kısmen de olsa anlamak lazım diye düşünüyorum.
Niye böyle girizgah yaptığıma gelince bazı yorumlarda Orhan Kemal’in yarattığı karakterleri gerçek dışı, aşırı bulanlar var. Ama benzerleri gerçekten yaşamış ve yaşıyor. Elbette kötü olan saf kötü değil onun da vicdanı var ama hayatta kalabilmek için gözünü açmak mecburiyetinde.
Kitabın konusuna gelirsek Sivas’ın bir köyünden Çukurova’ya doğru yola çıkan üç arkadaş, İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali’nin iş bulma, eve ekmek götürme adına başından geçenler anlatılıyor. Kitabı okurken siz de onlarla birlikte fabrikada çalışıyorsunuz, tarlada sıcaktan terliyorsunuz, patoz makinesinden çıkan tozlarla kaşınıyorsunuz.
Ben çok gerçekçi ve güzel buldum, tavsiye ederim.