Henüz yolun çok başındayım. "Bir yetimi himayesi altına alan ile ben cennette şöyle olacağız." diyerek iki parmağını bitiştirdiği müjdesi var. Savaş dönüşü babasını kaybeden çocuk "Babam ne- rede?" diye sorduğunda "İster misin senin baban ben, Aişe de annen olsun." deyişi var. Üç sahabenin o çocuğu aynı anda himayesine almak istemesi var.
Güzel kokunun etkilemediği bir insanoğlu hiç var oldu mu?
Peki çocuklar da merhametimizi özgür bırakamayacaksa o cam şişeyi kim kıracak?
Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes;
İlk gayem olurdu Türk milliyeti
Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
Kurtarır her İslam olan milleti!
Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
Seninki öldürmek her yaşatanı!
Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
Soyca Türk olsa da 'piçtir', Türk değil!
Ziya Gökalp
"Seni çok seviyorum. Eğer bin kez bu dünyaya gelsem bin kez annem olmanı isterdim."
"Ben de seni çok seviyorum anneciğim." Öyle habersizdi ki basıma geleceklerden. Bana gećmek bilmeyen dakikalar, ona sıradan saniyelerdi.
Yazdığım hikaye benden çok sevdiğim insanların hayatına aittir. Fakat ben de onların arasında yaşıyorum ve kendi hayatım, onların hikayesiyle başlıyor.
2.5/5
İlk 10 sayfasını okuyunca heh seveceğim bir metin demiştim ama sıkılmışlık o kadar belli ki ben de sıkıldım bunaldım. Böylelikle Fournier furyasının elimdeki son kitabını da okuyarak kendisi ile olan yolculuğumu sonlandırıyorum. Kendisiyle tanıştığıma memnunum ama bookstagram ve booktuberların çok abarttığı bir yazar olduğunu da eklemeliyim. Ben gibi tüm kitaplarını alıp da okuma zorunluluğu hissetmeden 1-2 kitap ile şans verebilirsiniz.
Au revoir monsieur Fournier.
İlk gördüğümde anlamıştım imkansız olduğunu
Gelip yanına bir merhaba bile diyememiştim
Sonra araya iller girdi, seneler girdi
16 mevsim sonrası çıkıp geliverdin
Sen tevafuk dedin ben duam dedim
Saat hangi yönde ilerledi
Sahi zaman neydi
Mefhumunu yitirdim adeta
Selamın, Güneş'in karanlığı aydınlatması gibiydi
Sesin taş plakta saklı bir şarkıydı
Bittikçe başa sardığım
Sonra ne mi oldu
Başından habersiz sonunu senin de bildiğin bir hikaye oldu
Senin bahanen vardı belki de avuttuğun bir yalanın
Benimse senelerdir sadık kaldığım bir umudum
Sen nereden bileceksin bunca zaman sonra çıkıp gelmenin içimde yanan koru harladığını
Şimdiyse içimde bir volkan kendi başıma söndürmeye çalıştığım
İçimdeki sen
Sussam konuşur konuşsam susarsın
Belki de hala habersizsin
Anlayamadın
Soru neydi, bu cevap neye aitti
Bak yine saçmaladım
Ha hatırladım
+Değer miydi
- evet ama o vedalaşamadığım imkansızımdı