Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
ismail Molla âdeta istemeye istemeye söze başladı: _İstiare ile konuşuyorsun, Hoca; güzel ama insanı yanıltır. Bana kalırsa ortada öyle ne şark var, ne de açıkta kalmış ölüsü var. Demin şarkı müdafaa eder göründüm. Maksadım sana fikrini açıkca söyletmekti. Ben şarka bağlı değilim, eskiye de bağlı değilim; bu memleketin hayatına bağlıyım. Bu
Reklam
İstanbul'dan Mektup
Canım, uzandığım yerden yazıyorum, yorgunum pek, aynada yüzümü gördüm, âdeta yeşil. Havalar soğuk, yaz gelmeyecek. Haftada otuz liralık odun lâzım, -----başa çıkılır gibi değil. Demin, sofada iş görürken,
DE GUICHE (Yerinden kalkar ve sert bir sesle.) Haber verin herkese, Derhâl tahtırevanım hazırlansın! (Cyrano’ya şiddetle.) Siz demin... BİR SES (Sokaktan.)
Sayfa 93 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, I. Basım, Şubat 2013, İstanbulKitabı okudu
Arkadaşı ellilik, koca göbekli bir adamdı. Babayani giyinmişti, onun da kravatında iri taşlı bir iğne vardı. Saçları dökülmüştü, başı dazlaktı, sarkık derili, çiçekbozuğu sarhoş yüzünde bir düğmeyi andıran küçücük burnuna gözlük oturtulmuştu. Hırçın, şehvetli bir yüzü vardı. Yağ tabakası içinde birer noktacık kadar kalmış haşin, çirkin gözleri
Ben demin ne okudum?
Pis adam... Pis adam demek ki... Ne tuhaf, bir zamanlar deli gibi sevdiğim adama şimdi pis adam diyorum. Şu sevgi denilen şey ne karmaşık. Evet pis adam, çünkü onu yitirdin, sonuna kadar kullandın, bitirdin. Yıllarca aynı kaptan yediniz, aynı kaba bilmem ne yaptınız, aynı yastıkta uyudunuz. Yıllarca. Kanlı basur kâğıtlarını gördün tuvalette, o da senin bir yerde bıraktığın ya da çöpe attığın kâğıdından fırlamış aybaşı pamuklarını gördü. Hasta oldunuz, geğirdiniz, gaz çıkardınız, horladınız. Her şeyini ama her şeyini gördünüz birbirinizin, hiçbir gizlilik kalmadı. Oysa evlenmeden önce, bir eve girmek zorunluluğundan önce hep birbirinizin güzelliklerini biliyordunuz. O sevdiğin delikanlının gümbür gümbür horlayabileceğini düşünebilir miydin? Kokmuş çoraplarını, ön kısımları sararmış külotlarını, yemek yedikten sonra durmadan geğirdiğini bilmek zorunda mıydın? Paylaşmakmış... Tüm pislikleri, çirkinlikleri paylaşmak evlilik dedikleri... Güzellikler bu zorunluluk içinde eriyip gidiyor, unutuluyor. Alışkanlık, her gece aynı yatağa gireceğini bilmenin heyecansızlığı, yanındakinin arzulanır bir beden olduğunu bile duyurmuyor insana. Ağır olduğu için yeri değiştirilemeyen bir dolap, bir gömme banyo küveti gibi oluyoruz birbirimiz için. En ufak bir gizlilik, en ufak bir bilinmeyen yok.
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.