Fikret gazeteye yeni bir tefrika arıyordu. Bir gün konuşurken tefrika için bana teklif etti. Benim kısmen yazılmış iki romanım vardı. "Ruhumuz", "Onlardan Biri" (...) "Ruhumuz" da Abdülhamid idaresinin fenalıklarından bahsedileceği için sansürden kurtulmanın mümkün olmayacağını düşünerek ondan vazgeçtim. "Onlardan Biri" romanını yazmaya koyuldum. O esnada bir gün Halit Ziya'nın yanındaydım. Biz konuşurken kendisinin ziyaretine bir genç geldi. Lakırdı arasında bunun o hafta evleneceğini öğrendim. Düğünden ve düğünden sonraki tasavvurlarından bahsederken, bu adam balayını Büyükada'da geçirmek istediğini, orada tuttuğu köşkü döşettiğini anlatıyordu. Ben Halit Ziya'nın gözlerinde acı bir esef bulutunun karardığını fark ettim. Ve bana öyle geldi ki ruhu artık böyle bir saadetin kendisi için imkânsız olduğunu anlamaktan kaynaklanan bir acıyla burkulmuştu. İşte Eylül'ün esasını teşkil eden fikri, yani gençliğin akar bir su, esen bir rüzgâr gibi, engellenmesi ve geciktirilmesi mümkün olmayan bir surette uçup gittiğini takdir etmek, eylülde baharın geri gelmesi nasıl imkânsızsa şimdi her şeyin faydasız olduğunu anlamak, ziyan olarak geçen güzel günlerin hasretiyle harap olmak fikrini buradan kaptım. Bu fikir bana o kadar cazip, o kadar derin göründü ki günlerce meşgul olarak işledim, süsledim ve renklendirdim. Romanın esasını hazırlayıp iki hafta sonra Eylül'ü yazmaya başladım.
Mehmet Rauf, İnci dergisi, s.5, 1 Haziran 1919
Sayfa 5 - Türkiye İş Bankası Yayınları