Ve Başlıyor Mevlana İçin, Yavaştan Firak Rüzgârları
Hüzün dalgası çarptıysa bir insanın yüreğine ya Mevla'sını özlemiştir ya da Mevla'sı onu... Mevla'yı özleyen gönül ya hüznü bekler ya da hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevla'nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır. Vurdukça kendine çeker. Hüzün ki, Mevla'mın Mevlânâ'mı özlem özlem içime dokuduğu kumaş. Nereye baksam
Sayfa 121 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana.
Reklam
Zira o an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise Flaş TV’ydim. O “Ustalara Saygı Kuşağı”, ben “Türkü Bacı” programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip çökeleğimi, bulgurumu alıp eve geldim.
mutlu! ben dünyaya geldiğim gün bu sözcüğün miadı dolmuştu.
“Ben bu dünyaya bilmek işin geldim. Benim işin kutsal bir şey varsa o da bilgidir, gerek bu dünyanın gerekse öte dünyanın bilgisi. Bu yüzden öğrendiklerimi akıl terazisinde tartıp doğru olup olmadıklarına bakarım. “
Sayfa 122 - Pendik- SYİHOKitabı okudu
"Sahi mi? Ben öyle hatırlıyorum... Nihat'la Profesör Hikmet'e anlattım. O zaman sen yok muydun? Neyse, fakat kaynını hapisten kurtarmak için vezneden iki yüz lira aldığını, bunu yerine koyamadığı için defterlerde kalem oynatıp işi idareye çalıştığını herhalde söylemiştim. Aylardan beri hep tereddüt içindeydi. Kaynı mahkûm olsa,
Reklam
'İyi güzel de benden ne istiyorsun,' diyorum merakla. 'Oturmuşum Kâbe'nin dizinin dibine, Kur'an'ımı okuyorum, Kâbe'ye bakıp bakıp dua ediyorum... Nereden çıktı şimdi bu muhabbet? Otuz üç yıldır yoktun madem, neden bugün geldin yanı başıma, diye çıkışıyorum. Diyor ki, 'Şimdiye değin kendini duymaktan kaçtın hep. İç sesini yabancı ettin kendine. Sana yaralarını fısıldayan, iyileşmeni murat eden sesimi yok saydın. E baktım hacca geldin, sıfırlanmak, yenilenmek, yeniden doğmak üzeresin, tam zamanı diye düşündüm,' diyor. 'Kabuklarını bir bir açmanın, özüne ulaşmanın, kendi 'ben'ini fark edip sesine kulak kabartmanın zamanı geldi de geçiyor. Aynı soğan gibi,' diye ekliyor. 'Soğan mı, o da nereden çıktı,' diye soruyorum şaşkınlıkla. 'Soğan gibi, kabuklarını kat kat soyman gerekir,' diyor. 'Soğanın özüne, cücüğüne ancak öyle ulaşırsın. İnsan yaraları da böyledir. Dış kabuktan başlayıp içe doğru aşikâr eder yaralar kendilerini. İşte bu yüzden dün değil de bugün geldim yanına,' diyor. İyileş artık, soy kabuklarını, kendini kabuk sanmayı bırak diye geldim, diyor, şefkatli, anaç bir tavırla. 'İyi de nasıl?' diye soruyorum. 'Öyle çok sarılmışım ki yerini, nedenini ve nasılını bile bilmediğim kabuklarıma. Kabuklarım olmadan çıplak hissetmekten korkuyorum,' diye fısıldıyorum. 'Eee çıplak doğmadın mı zaten?" diyor. 'Yeniden doğmak istiyorsan çıplak olman şart...
Sayfa 161Kitabı okudu
Daha ilk ziyaretimi yapar yapmaz, davetlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Diplomatlar kibar insanlardır, bildiğim dilleri bilirler, bildiğim kağıt oyunlarını oynarlar. Burada mutlu yaşayabilirim Bay Lesage, briç, çay partileri, tenis, ata binme, maskeli balo, keyfime diyecek olmaz. Üç yıl sonra ülkeme döndüğümde, zengin ve sağlıklı biri olarak dönerim. Ama ben buraya bunun için gelmedim ki... Neredeyse bağırıyordu. Görünmeyen bir el, belki de eşinin eli, kapıyı kapattı. Bunu farketmedi bile. Devamla: — Çok belirgin bir görevle geldim, dedi. İran'ın maliyesini çağdaşlaştırmak. Bu insanlar bizim kuramlarımıza ve işleri yönetiş biçimimize inandıkları için bizi çağırdılar. Onları düş kırıklığına uğratmaya hakkım yok, onları aldatmaya da...
Ben de ağlamanı istemiyorum zaten. Tam tersine. Seni çok aradığım, seni yeniden neşeli, sağlıklı görmek istediğim için geldim. Hayatta her şey geçer. Seni gezmeye götürmek için geldim. Geliyor musun?
Sayfa 176Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.