“Benim bir başka insan tekine vekâlet edebildiğim tek şey her zaman hep utanç duygusudur; ben hep başkalarının hesabına, onların yerine utanıyorum. Vekâleten utanç duyuyorum,kendi var olma utancım bana yetmiyormuş gibi başkalarının duyması gereken utancı da onların yerine duyuyorum.”
Sevgi, etkin olarak başka bir insanın içine girmektir, böylece bilme isteğimiz birleşmeyle doyurulmuş olur. Bir olma eyleminde ben seni tanırım, kendimi tanırım,
Olanları, olmayanları düşünüyorum. Olma ihtimali olanları, geride bıraktıklarımı. Keşkeyle başlayan cümleleri hiç sevmem ama keşkelerimle uyuyup uyanıyorum son zamanlarda. Nerden nereye geldim, ne yaşıyorum ben? Kimliğim ağır geliyor, barışamıyorum onunla. Üşüşüyor üstüme gölgeler, geçmişten taşıdıklarımla gelecekten bana uzananların gölgeleri. Zihnim kendi kendini tüketmeye mahkum edilmiş, kendi içine çöküyor, bir kara deliğe dönüşüyor adeta. Olasılıklar, olduğum yer ve ikisi arasındaki boşlukta sıkışan ben…
Dünyadan bakan bir insan ayı yukarıda görür. Aydan bakan bir insan ise dünyayı yukarıda görür. Yani uzayda yön kavramı, varlığını bulunduğunuz konum borçludur. Einstein, göreceliliği bilimsel bir temele oturtunca göreceliliğin kendisi dışında çoğu şeyin göreceli olduğu anlaşıldı. Bu olay sadece insan ilişkileri bağlamında değil doğal dünyada da
Madeline Miller'ın "Ben, Kirke" romanı, Yunan mitolojisinin tozlu raflarından çıkardığı bir mücevher gibi. Kirke, güneş tanrısı Helios'un kızı ve deniz tanrısı Okeanos'un torunu olan, genellikle Medea'nın gölgesinde kalan bir figür. Miller ise bu romana Kirke'ye derinlik ve karmaşıklık katarak, onu sıradan bir
Kişisel gelişim kitabı olan "Kashna Felsefesi" özgüven eksikliği olan kişilere bir cesaret aşılama çabasıdır. Yazar sıradanlaşmış düşüncelerin farklı bakış açısıyla yeniden değerlendirerek doğruları sorgulamanın peşine düşer. Bazen acaba olabilir mi, bazen de saçmalama yahu çıkmıyorsa zorlamanın anlamı yok dedirten analizlerine şahitlik
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
* evet tabii ki spoiler içerir
_Okurken bazen kendimden geçtiğim hayretler içerisinde gülümsediğim... Maslow'un tabiriyle doruk deneyimler yaşadığım bir kitaptı
Neden mi? Hemen izah etmeye başlıyorum...
Diyor ya hani Bahtiyar Vahapzade: "Kalbin gözü yanmazsa, görünmez göze Allah"
youtu.be/hWEM9KHWlkA?si=...
Bir
Ben kendi payıma, paramın bana özgürlük sağlamasını isterim. Ama günümüz insanlarının paradan istediği, gösteriş, ün ve kendisiyle aynı düzeydeki insanları gölgede bırakması için daha fazla para getirmesidir.
Merhaba sevgili kitap dostlarım nasılsınız? Öncelikle hepinize mutlu bir hafta sonu dilerim. Bugün sizlere @ceresyayinlari 'nın yayınladığı
Deniz Şen kaleminden Güneşin Ruhu kitabı ile geldim. Oldum olası uzak doğuya merakım vardır. Bu kitabı çok severek okudum. Yazar iç huzur, mutluluk ve başarı için bizlere ipuçları sunuyor. Ben gerçekten sevdim tavsiye edilir.
#gunesinruhu
Japon bilgeliği ışığında gelişim serüvenine çıkarıyor bizleri bu eser. İnsanlar bazen hayatını sorgular bu kitap tam o sorgulamanın içeriğine değiniyor diğer okuduğum gelişim kitaplarından çok farklıydı içerisinde harika masalların bulunduğu zor zamanlarda rehber misali Japon kültürü, yaşam felsefesi ile bir sürü bilgi öğrenmiş bulunmaktayım. Oldukça akıcı ilerleyen güzel bir okuma oldu benim için kesinlikle bir şans verilmeli diye düşünüyorum.
Kırıldığın için üzgün olma, senin gücün aslında yüzeyin altında yatıyor. Her kırık yer, senin benzersizliğini ve güzelliğini yansıtıyor.
Kusurlarımız, bizi eşsiz kılan mücevherlerdir. Onları kabul edip sevgiyle besleğimizde, gerçek mutluluğu buluruz.
Dünyada kendi sesimizi bulabilmek ve kendi renklerimizi yansıtabilmek için her gün bir adım daha atmamız gerekebilir.
Belki tüm hayaller başarıya ulaşmaz ama her başarının yolu, hayal etmekten geçer.
Sen düşünceden ibaretsin, geriye kalan et ve kemiksin, gül düşünür gülüstan olursun, diken düşünür dikenlik olursun. (Mevlana Celaleddin-i Rumi)
Cesaret, bizlerin ruhunda yatan en muhteşem hazinemizdir. Cesaret, yalnızca savaş meydanlarında değil, aynı zamanda zorluklarla yüşleştiğimiz her anın merkez noktasıdır.
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi
Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi
.
Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek
.
Sürüden ayrılan
Kitap yazarın kitabın karakterlerinden biri olan Ethem'e ithaf etmesiyle başlıyor aslında, Ethem'in öyküsüyle değil. Aklıma daha bu ithafı okurken Anna Karenina geldi istemsizce. Tolstoy'un rüyalarına girmiş, kendi acısınının hesabını soran Anna Karenina gibi, Ethem de aklına takılmış Şermin Yaşar'ın. Aslında bu iki cümlelik
Modern Kore edebiyatından Çukur!
Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır.
Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
bu dünyada bunca saflık, iyi niyet ancak budala olmayı gerektirir. Prens olaylara hep pozitif bakıyor, kimsenin arka yüzüne ve ne yaptığına bakmadan dinliyor. Dünyayı cennet, insanları melek yapma derdinde. Oysa ne dünya cennet ne insanlar melek… Prens bu dünyada mutluluğu yakalamaya çalışıyor. Bir çocukta, bir ağaçta, bir otta bulmaya çalışıyor