çok güzelsin.
Elini bir tuttun, bir daha bırakamadın. O senin elini itti, elini sımsıkı tuttu, eline vurdu, elini ısıttı, elini kendi eli bildi, seni sevdi, evet, sana âşık oldu ama bu ne demekti, bu 'ben gidiyorum' demekti. Aşk yerinde durmak bilmez. Bunu sen bildin. Aşkla birlikte gidilmesi gerektiğini sen bildin. O bilemedi. Sen bir oraya bir buraya gitmek istedin onunla. Yaşamı aşk etmek istedin. O, yaşamı yaşamlığında tuttu. Aşkı yaşamdan ayrı tuttu. Süregiden bir yaşamı vardı. Bir de yeni yaşamı oldu. Yoruldu. Seni yordu. Dinlendi. Sen koştun. Sen gittin. Aman yorulmasın diye sen yaptın sen ettin. O durdu. Yayıldı. Yerini sevdi. Elini çekti. Rahatını bozmadı. Sen rahatsız ettin. Rahatsız olmadı. Rahatın kaçtı. Sana âşıktı. Kızdın. Ona âşıktın. Bağırdın. Çağırdın. Gittin. Gelmedi. Bir kez gelmedi mi, aşk işte oracıkta çekti gitti. Nereden buldun o yüreksiz oğlanı?
Sayfa 34 - Ayrıntı Yayınları / Üçüncü Basım: 2022 / Kapak Resmi: Henri Matisse'e ait "Jeune fille aux anémones sur fond violet" isimli tablosuKitabı okudu
Ben seni üzsem mahvolurdum, sen bir de o vicdanla nasıl yaşıyorsun.
Reklam
“Sana yüklediğim anlamları senmişsin gibi düşünme, Aldanırsın! O anlamlarla sadece bende varsın. Ben seviyorsam sen bahanesin.”
Tam olarak o aydınlanış anını her hücremle hissettim.
"Ayrıca içkime karışmaktan da vazgeç." "İçkiyi başkalarıyla yatmak için bahane olarak kullanırsan, istediğim kadar karışırım." "Ben bu köyde toprak sahibiyim," diyerek işi şakaya vurdu Dan. "Toprak sahipleri böyledir. Şen şakrak yaşayıp günlerini gün eder ve sattıkları tonla içkiden en büyük payı onlar alırlar. Aman be." Dan ne zamandır böyle konuşur olmuştu? Yoksa başından beri böyle mi konuşuyordu? "Vay anasını, Dan." Dan istifini bile bozmadı. İçinde var olduğu evrene şükran duyar gibi bir hali yoktu. Nora'nın, var olmasına izin vermediği için suçluluk duygusu içinde kıvrandığı evrene.
Sayfa 57 - Dan defolKitabı okuyor
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun.
+ İnsanlar neden ölür ? - Değişir ; kalp krizi , kanser , kaza , yaşlılık. + Yani , ölüm ne demek ? - Kalbin kan pompalaması durur , beyne kan gitmez , hareket durur , her şey durur . Her şey biter . + Geriye ne kalır ? - İnsan ne yaşamışsa o . Bu onun anıları ve bıraktıklarıdır. Anılar önemlidir. Birisini belli özelliklerini ve belli yanlarını hatırlarsın. + Hiç ruhtan bahsetmedin. - Ruh diye bir şey yok. + Teyzem olduğunu söyledi. - Bazı insanlar ona inanarak daha rahat eder. + Sen inanıyor musun ? - Ben mi ? Açıkçası bilmiyorum . Neden ? Ne oldu ? + Hiç , sadece , soruların cevabını bulduğumda mutlu oluyorum . Bir de güvercinler ekmek kırıntılarına geldiğinde. Dekalog 🎬
Reklam
Sultan ile veziri ateşin başında iliklerini ısıtıyor, hoşbeş ederekten köylünün pişirdiği yemeklerle de güzelce karınlarını doyuruyor. Nihayetinde köylü bunlara birer tabak ayva tatlısı getiriyor. Sultan ile veziri patlamışlar yemekten zati, o yüzden kibarca geri çeviriyorlar ikramı. Köylü diyor, dünyada olmaz yiyeceksiniz... Sultan diyor
Üstadım...
- "Ben hayatım boyunca Üstadım'dan başka kimseye bağlı olmadım!" - "Necip Fazıl ölünce, tek başına sen kaldın!.. Peki o senin ne yapmanı isterdi?" O ânda da Üstadım'la sarmaşdolaş bir muhasebe içinde olduğumu, ondan cesaret ve mukavemetini dilediğimi anlayabilirler miydi acaba?..
Sayfa 57 - 58 3.Levha, -Tesbitler, Teşhisler-, İBDA YayınlarıKitabı okudu
"Sizi en yakın çalışma arkadaşınızla tanıştırayım: Sanem Hanım." Sanem Hanım. Sanem. Evlen benimle Sanem. Kadınım ol benim. Yaşadığım tüm acıları, yaptığım bütün kötülükleri, pişmanlıklarımı, hatalarımı akla. Başına çiçekten taçlar yapayım, sana şiirler yazayım, seni her gece masallar anlatarak uyutayım. Bazı akşamlar DVD'de film
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.