Sadettin Ökten : Merhum Mahir İz Hoca'dan bir anekdot aktarayım. Rahatsızlandı, Paşabahçe Sosyal Sigortalar Hastanesi'ne yatırıldı. Ben yeni asistan olmuşum, yirmi beş yaşındayım, ziyaretine gittik. Hoca sekiz-on hastanın olduğu bir koğuşta yatıyor, hocayı bir kenara koymuşlar. Ya hususi oda yok ya da öyle bir oda tutmak mümkün olmadı. Oturduk biraz yanında. Ben üzüldüm, o da anladı üzüldüğümü. "Ben dünyaya bakmasını severim, seyrediyorum. Tavandan bir küre sarkıyor, bak orada hayatın aksi var. Işık kırılıyor orada; insanlar şişman, otobüsler ince uzun, hayatın aksine bakıyorum, sen merak etme ," dedi . " Seyretmesini bildikten sonra ..." Hatta Hâşim'den bir şey okudu. "Seyreyledim eşkâl-i hayatı/ Ben havz-ı hayalin sularında/ Bir aks-i mülevven- dir onunçün/ Arzın bana ahcâr ü nebâtı". "Hayatın akışını hayal havzının sularında ben seyrediyorum," ama "renkli bir akis o." diyor. "Hayatın kendisi değil, nedir o? Arzın cemadatını ve tüm nesneleri hayal sularında seyrediyorum , burada hastayım ama dünyayı bırakmadım ," diyor.
— Sen haftada bir eline çanta alıp gitmeye kalkıyorsun, ben nereye gideyim, bana da bir yol çiz ben de gideyim o zaman!
Ben gitmeyi bile düşünemiyorum!
Kendimi yollara vuruyorum,
yere göğe sığamıyorum
Hangimizin hapishanesi daha dar
Hangimizin utancı daha büyük
Hadi gel yarıştıralım utançlarımızı
Hangimiz kazanacak hadi!
+ Benim gitmem lazım bırakın artık beni!
— Tamam git ama önce her şeyi öğreneceksin!
Yol arkadaşım gördün mü, duydun mu olup bitenleri?
Kıskanıyor insan bazen basıp gidenleri
Yalnızlaşmışız iyice, üstelik de alışmışız
Hiç beklentimiz kalmamış dosttan bile
Korkular basmış dünyayı, şimdi bir semt adı Vefa
Kutsal kavgalardan bile kaçan kaçana
Anlaşılır gibi değiliz, tek bedende kaç kişiyiz
Hem yok eden hem de tanık, ne esaslı karmaşa
Ben sana küsüm aslında, haberin yok
Koyup gittiğin yerde kötülük çok
Kime kızayım, nazım senden başka kime geçer?
Benim sensiz kolum, bacağım, ocağım yok
Sen esas alemi seçtiğinden beri
Ben o saniyede bittiğimden beri
Dünya bildiğin dünya, dönüp duruyor işte
Uzun uzun konuşuruz bir gün
"Nişanlın neden kafeste?" diye sordum. Halkını sevdiği içinmiş.
"Sen niye burdasın?" diye sordum Nevin'e
O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor."
Yazarı tanımasam şu kitabın 30. sayfasında falan bu yazar ''Nobel alabilir.'' derdim.
Bir dönem internet üzerinden yayımlanan bir spor dergisinde editörlük yapıyordum. Yazarlardan biri ile kahve içerken bana azmak istediği bir yazı hakkında fikrimi sordu. Futbolu neden, nasıl sevmeye başladığını anlatan bir yazı yazmak vardı
Birçok tembellerden ve namazı terk etmiş kimselerden duyuyoruz, diyorlar ki:
Cenabı Hakk'ın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki, Kur'an'da çok ısrarla bizden ibadet istiyor? Ve yine diyor- lar ki: Neden Kur'an, namaz kılmayanları Cehennem gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor? Kur'an'm o güzel ve tatlı iladesine bu hiddet ve şiddet nasıl yakışıyor?
Isterseniz önce birinci suâlin cevabını verelim:
Cernabı Hak, hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi, bizim ibadetimize de muhtaç değil. İbadete muhtaç olan biziz. Çünkü sen ve ben mänen hastayız. İbadet ise manevi yara- larımıza ilaç ve merhem hukmündedir. Şefkatli bir doktor, hastasına faydalı ilaçları içirmek için ısrar etse, hasta o sel- katli hekime: Senin ne ihtiyacın var, bana bunları içirmek için ısrar ediyorsun? dese, ne kadar manasız konuşmuş olur, değil mi?
İşte "Cenabı Hakk'ın benim ibadetime ne ihtiyacı var. benden ısrarla namaz istiyor" diyen ondan daha çok manasız ve mantıksız konuşmuş olur. Çünkü ilacı içmek, doktorun değil, hastanın menfaatinedir.
Muhyddin arabiye birgün rüya yoluyla kendisine peygamber efendimizden önceki ve ona kadarki bütün peygamberler gözlerinin önüne getirildi.
Hallacı mansurun şu sözü üzerine:
"Resulü ekremin himmeti Allahın ona verdiği makamın altında kaldı."
Ve rüyasında resulü ekremle hallacı mansuru konuşurken gördü:
Hz muhammed(s.a.v): Ya mansur şefaat konusunda edebe mugayır olan kelimeyi sen söyledin mi?
Hallacı Mansur: evet doğru ya rasulallah
Hz muhammed(s.a.v): :Sen işitmedin mi?Ben bir hadisi kudsi naklettim.Kulum bana farz ibadetlerle yaklaştığı gibi başka hiçbirşeyle yaklaşamaz.Sonrada üstüne nafileleri katar ta ki ben o kulumu severim.Sevdiğim zaman o kulumun gördüğü gözü işittiği kulağı yürüdüğü ayağı olurum hadisimi duymadın mı?
Mansur :Duydum ya rasulallah
Hz muhammed(s.a.v):Ben Allahın sevgilisi değil miyim.O zaman beni idare eden Allah değil mi o zaman bu sözü bize söyletende hak değil mi?
Hallacu mansur:Benim günahımın kefareti nedir Ya Rasulallah?
Hz muhammed(s.a.v):Nefsini kurban et
Hallacı mansur:Nasıl yapacağım
Hz muhammed(s.a.v): :Şeriatımın kılıcıyla
Sonra hud a.s dedi ki hallacı mansur dünyadan ayrılalı resulü ekreme mahçuptur.300 sene oldu ayrılalı.300 sene sonunda bütün peygamberler toplanıp Resulü ekreme hallac için şefaatçi olalımda Resulü ekremi oda görsün dediler denildi.
En güzel günlerimin
Üç mel'un adamı var:
Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
En güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
Yer yer tırnaklarımla kazıdım
Hatıralarımın camını..
En güzel günlerimin
Üç mel'un adamı var:
Kendimi gördüm bi’an
yanımdan geçip gittim usulca
değişmişim
saç, sakal birbirine karışmış
ne yalan söyleyim, yalanda
olsa özlemişim kendimi
bi’hayli zaman olmuş benden gideli
bu kez nereye gittim bilmiyorum